MARMARIS - RHODES CHANNEL REGATTA
24 - 29 HAZIRAN 2006
24-29 Haziran tarihleri arasinda Marmaris Uluslararasi Yacht Kulubu ve Rodos Açikdeniz Yacht Kulubu’nun ortaklasa duzenledigi MARMARIS - RHODES CHANNEL REGATTA’ ya, ana sponsorlardan biri olan Yuksel Yachting’in davetlisi olarak katilma firsati bulduk. Dufour 45 model teknemizde yarisacak olan ekibimizi ise su sekilde olusturduk:
Kaptan
Okan AKDAG
Ana Yelken
Bugra HADIMOGLU
Navigasyon
Ozge ERSOY
Piyano
Berivan SENGUL
Basustu
Yigit Veli SAF
Direk dibi
Can CAVLI
Iskele
Mehmet ERKAN
Sancak
Semih GILAN
24 Haziran Cumartesi sabahi, BUSAS’in gezisinde olan Can ve Yigit hariç YUKSEL puntonunda bulustuk. Puntona vardigimizda teknemiz henuz hazirlaniyordu; biz de bunu firsat bilerek solugu yaris sekreterliginde aldik. Marmaris Uluslararasi Yacht Kulubu’ndeki sekreterlige giderek, kayit paralari, pasaportlar, flamalar, kayit formlari gibi resmi isleri hallettikten sonra, once kahvalti ettik, sonra da Tansas’tan alisverisimizi yaptik. Oglen, vaktimiz, tekneye yerlesmek, teknenin diger teknik eksikliklerini gidermek, ve de her sey donatildiktan sonra teknenin sistemlerini kendimize daha uygun sekilde bastan donatmakla geçti. Saat 17:00-18:00 arasi, hem tekneyi kontrol etmek, hem de pasimizi atmak amaçli koy içinde antrenmana ciktik. Henuz Can ve Yigit’in teknede olmayisi sebebiyle Spinnaker’i donatmadiysak da, Gennaker’i basma firsati bulduk. Bir saatlik antrenmandan sonra, karaya donerek Marina’nin Carsi girisine yeni acilan Divan’da verilen açilis kokteyline katildik. Burada gomleklerimizle herkesin ilgi odagi olurken, TAYK komodoru sevgili Cahit UREN agabeyimizin de Bogazici Universitesi’ni tanitmasi gogsumuzu kabartti. Daha sonra Ozsut’te bir tatli yiyerek, kisa bir yuruyusten sonra, yoldan yeni gelen Can ve Yigit’le teknede bulustuk; ertesi gunku yarisi ve yol yorgunlugumuzu dusunerek dinç kalkmak adina erken saatte yattik.
25 Haziran Pazar sabahi, koy içinde yapilacak yarisin parkuruna erkenden ciktik. Spinnaker basmak dahil olmak uzere, seyir ve antrenman yaparak elimizden geldigince isinmaya çalistik. Ancak Spinnaker’in kuçuk olusu ve de Dufour’un bu gezi teknesinin Spinnaker donaniminin yarisa elverisli olmayisi, hatalara ve zorluklara neden olacagi icin, yarislarda Gennaker kullanma karari aldik. Bunda, oldukca agir olan teknemizin pupada her halukarda çok yavas gidecek olmasinin da payi vardi. Teknenin agir olmasindan oturu, mecburen geri kaldigimiz bir starttan sonra olimpik ucgen rotada araliksiz olarak donen, kalan, gelen çok kotu bir ruzgarda yaristik. Oyle ki bazen tum filonun lideri, bazen tum filonun sonuncusu olabiliyordunuz; oyle ki, yarisi açik ara geriden gelen bir tekne, aldigi tek bir saganakla açik ara birinci bitirerek kazandi. Erken biten yarisin ardindan Içmeler’de demirleyerek denize girdik. Marinaya donmeden once, sert esen ruzgari firsat bilip bogazda bol tramolali seyir yaptik. Pupa donuste ise Gennaker ile kavança antrenmani, hem tecrube kazandirdi, hem de eglenceli oldu. Aksam ise Backstreet adli barda verilen barbekuden sonra takim halinde Marmaris’te dolastik; Daisy’de bir seyler içtik, biraz iç geçirdik. Ertesi gun yaris olacagi icin içemeyecek olmamiza uzulerek, çok geçe kalmadan teknemize donduk.
26 Haziran Pazartesi sabahi koy içinde yapilacak olan ikinci yarisin startinda, teknelerin kural kaide dinlemeden ruzgaraltindakilerin ustune surup kafayi açarak start etmelerini gormek, açikçasi charter teknesi ile ne kadar riske girmemiz gerektigi konusunda beni dusundurdu, ve hirsimizi biraz bastirmamiza yol açti. Ortalama bir starttan sonra onceki gunu aratmayacak (!) kotulukteki ruzgar kosullarinda ayni rotada yarisimizi tamamladik. Ileride ya da geride bitirsek de duzeltilmis zamanda surekli 5. olusumuz ve de bazi teknelerin surekli iyi derece alislari dikkatimizi cekti, ve reyting konusunda ufak bir arastirma yapmaya karar verdik. Boylelikle, teknemize verilen reytingin neredeyse First 40.7’e verilen kadar yuksek oldugunu fark ettik. Teknemizden daha hizli giden bir kaç teknenin reytingi ise olamayacak kadar dusuk verilmisti. Bu bir kirilma noktasi olmadiysa da, yarislari kendi içimizde basarili tamamlamanin bizi tatmin etmesi gerektigini, rakiplere karsi hirsa binmenin yersiz olacagini kavradik. Aksam, Albatros Marina’da verilen oduller ve davet ile, Marmaris’teki yarislara veda ederken, kimimiz diger tekne elemanlariyla kaynasma, kimimiz ise dansozle gobek atma firsati buldu.
27 Haziran Sali sabahi starti verilecek yarisin rotasi Marmaris’ten Rodos adasina idi. Geç kaldigimiz pupa startin hemen ardindan, saganaklari dogru ve iyi kullanip kapattigimiz 10 dakikalik zaman farkindan sonra, ruzgarin guneyli esmesi sebebiyle orsa gitmeye basladik; yarisin kalan 15 millik kismi da bu seyirle geçti. Gelen saganaklarla ve 3-5 bofor araliginda esen ruzgarla, reyting sisteminin adaletsiz oldugu ortaya cikti; oyle ki bazi tekneler dusuk ruzgarda ilerimizde iken, yine ayni tekneler ruzgarin 2 knot daha fazla esmesiyle birlikte gerimizde kalmaya basliyorlardi. Bu da her teknenin her kosulda sabit katsayisi olmasi ile gayet çelisen bir durum olduysa da elimizden gelen bir sey olamazdi. O gunku yarisi Rodos’ta gayet onlerde ve basarili bir sekilde sonlandirmaya yaklasirken, finise 200 metre kala (sans eseri) kopan anayelken iskotasi, kalan mesafeyi anayelkeni dort kisinin tutmasiyla gitmemize sebep oldu. :) Finis verdikten sonra, klasik sonucumuz olan 5. ligimizle karaya donerek, Yunan topraklarina ayagimizi bastik. Meltem teknesine bordalayarak yanastigimiz Mandraki Mendiregi’ne adimimizi atar atmaz, kendimizi bir yiyecek firmasinin sponsore ettigi barbekude bulduk, bu oyle yemegi gerçekten enfes lezzetteydi. Tekneye donup biraz dinlendikten hemen sonra Rodos adasini merakla gezmeye basladik. Oyle ki solugu Ozge’nin rehberliginde turist bilgilendirme burosunda alirken, Okan surekli olarak Japon turistlere “It del donat ay no” tumcesini tekrarliyordu. Kilavuz Bugra onde, elindeki sehir haritasi onunu gormeyi engelleyecek kadar havada, biz pesinde, Rodos’u gezmeye basladik. Rodos’un bu kismi iki sehirden olusuyor. Biri, tarihi çok eskiye dayanan “eski sehir”, digeri ise, daha sonrasinda kurulan “yeni sehir”. Mandraki limani da eski sehrin kalesinin hemen yaninda, eski sehirle iç içe bir yerde. Hatta bu limanin girisinde, kendi tarihlerinde bile farkli sekillerde tasvir edilen buyuk bir dev heykeli varmis, oyle ki bu devin her iki ayagi da sehrin içine giren su yolunun birer tarafina basiyormus. Simdi bu yerlerde birer kule ve de uzerlerinde de ceylan heykelleri duruyor; aslinda onlarin tarihi de oldukça eski. Ilk olarak, meydanimsi bir yerden, buram buram tarih kokan Arnavut kaldirimi dosenmis genisçe bir sokaktan yukari dogru cikarken, ileride gormeye deger bir seyler olacaginin farkindaydik. Tepeye vardigimizda ise bizi Sovalye Kalesi karsiladi. Epeyce eski oldugu belli olan bu kaleyi her ne kadar gormek istediysek de o gun için onu pas geçip, eski sehrin dar ve ara sokaklarinda dolasmayi tercih ettik. Tam bir sokaktan geçiyorken, çok yasli bir teyzenin “Sukurler olsun, nihayet Turkler geldi” dedigini duyduk. Kendisinin Turk oldugunu ve senelerdir burada yasadigini ogrendik. Bize gosterdigi ilgi ve sevgiye karsi, biz de ona karsi saygimizi sunduk. Gezmekten bitap dustugumuz o gunun devaminda tekneye donup denize girmeyi ihmal etmedik. Daha sonra varligini ogrendigimiz sehir turu yapacak mini trene yetismek için kosmaya basladik. Tam olarak son 8 kisilik yeri kapladigimiz bu mini tren bize eski ve yeni sehrin turunu attirdi. Yeni sehri, her seyiyle “Nisantasi ve Alsancak karmasi” olarak tanimlamak mumkun. Cok guzel ve nezih bir yer. Tren tepede bir yerde durdugunda ise Rodos adasinin guney kismi ve Akdeniz yaklasik 200 metre asagida gozumuzun onunde seriliydi; gerçekten de bu manzaranin buyuleyiciligi karsisinda soylenecek soz yoktu... Okan’in tavernaya gidelim (Yunan tavernasi) istegi ile yola çikip kendimizi baska bir restaurantta bulduysak da, yedigimiz yemegin fiyakasi tadini ne yazik ki golgede birakti. Ancak çok keyifli bir sohbet ortami oldu. Okan’in arka masada oturan Michelle’e kafayi takip onunla tanismasi ve de son olarak fotografimizi çektirmesi yemegin eglenceli kismiydi. Bu arada, Mehmet, Berivan ve Yigit’in 6sar euroya aldiklari yaklasik 40’ar cm² lik gozlukleri de unutmamak lazim :) Rodos, Yunan adasindan daha çok bir Isveç tatil beldesini andirirken, bu degisik durumun bizdeki yorumu “bu gece eglenmek = bir seyler yapmak lazim” oldu. Bunun devaminda ise, Okan’in burayi turist kizlara soralim, en iyi onlar bilir akli uzerine, kendimizi 10 dakika sonra Berivan’in tanistigi birbirinden guzel uc Isveçli hatunun pesinde yeni sehir’deki gece kuluplerinin bulundugu bir sokaga giderken bulduk. Olaylarin baslangici ve gidisati, bana “Hostel” filmini andirdiysa da, organlarimizin halen vucudumuzda bulunusu, beni bugun dahi sevindiriyor. Kimilerimizin turist gozuyle baktigi (;)) bu uc Isveçli kiz, o kadar arkadasçillardi ki, nihayet gecenin ilerleyen saatlarini birlikte Colarado isimli bir barda dansederek geçirdik. Colarado ilginç bir yer. Canli muzik yapan guzel bir bar. Ama ilginç olan bir kismi var ki, bu bardan bir kapiyi açinca arkada bambaska bir bara geçiyorsunuz ve burada 90’lar ve hit muzikler caliyor. Caniniz mi sikildi, çikin ust kata, 00’lerin hitlerinin çaldigi discoda dilediginizce eglenin. Burada dans etmekten yorulup da, Ozge ve Berivan’in seçimi olan Toxic isimli kalabalik barda da eglencenin suyunu çikardiktan sonra, ertesi gunu yine yaris oldugunun bilincinde, donus yoluna geçildi. Semih ve Okan ise o sularda çesitli Iskandinav ulkelerinin turizmlerine katkida bulunuyorlardi.
28 Haziran Carsamba sabahi Rodos’ta yapacagimiz sosis yarisin starti için denize çiktik. Iyi bir start verdik. Orsa-Pupa rotasinda, Gennakerdan daha da ufak olmasindan oturu Spinnaker kullanamayisimiz, pupa kollarinda biraz geri kalmamiza yol açtiysa da, yarisi yine 5. olarak tamamladik. Teknede yedigimiz yemekten sonra, onceki gun gezmeyi çok istedigimiz Sovalye Kalesi’ne giderek yaklasik iki saatimizi bu kalede ve muzesinde geçirdik. Aksam ise odul toreni ile birlikte yariscilara verilecek yemekte giymek uzere, yaris için ozel olarak yaptirdigimiz takim t-shirtlerimizi giydik. TV8’de Pazar oglenleri yayinlanan “ROTA” programini hazirlayip sunan ve de Bogaziçi Univesitesi Yelken Takimi’ni yakindan taniyan sevgili Levent CELMEN’in bizimle roportaj yapmasinin ardindan, aksam teknede içki keyfi yapmak adina, solugu içkilerin su kadar ucuz oldugu Rodos adasinda bir markette aldik. Markette karsilastigimiz diger Turk yelkenciler ise market arabalarina kasalar halinde içki tasiyorlardi :) Tekneye donerek, gerçekten çok guzel bir sekilde çakirkeyif olacagimiz bir sekilde içtik. Uyuyan Can ve teknede keyfini surdurmek isteyen Ozge’nin disindaki herkes yeni sehre resmen “akti” :) Bu gece ise gerçekten Rodos turizmine ciddi anlamda zararimizin dokunacagi kadar çok eglendigimiz bir aksamdi yine:)
29 Haziran Persembe gunu ise Rodos’taki 2. yaris startimizi aldik. Siradan bir yarisin ardindan siradan bir 5. lik alirken, bu siradanliktan bikmis olan Okan, dumendeki yerini Can CAVLI’nin eminligine birakarak kamarasina çekildi. Gunun en ilginç ve bir o kadar da uzucu gelismesi ise, haksiz durumda olsa da elinden bir sey gelemeyecek durumda olan bir Turk ekibinin (Cognac) iskele durumdayken, sancak kontradaki bir Yunan yaris ekibine çarpmasi ve teknelerde buyuk hasar meydana gelmesi idi. Bunun otesinde Yunan ekibinin skipper’i soka girdi, ve de hayati tehlikesi oldugu icin hastaneye kaldirilirken, Turk ekibinin dumencisi ise gozaltina alinarak nezarete atilmisti. Yarisin erken saatte bitmesi sebebiyle, teknede yedigimiz yemegin ardindan, solugu Rodos plajlarinda aldik. Sadece çantalari koymak amaçli - para karsiligi aldigimiz sezlonga 2 kisi yanyana oturunca, nemrut teyze bize dogru yaklasip eger iki kisi oturacaksak bir tane daha kiralamamiz gerektigini soyleyince, olayi teyzenin yasina verdik. Yuzerken karsilastigimiz genç ruhlu 2 Turk emmiden bir tanesinin 10 mt yukseklikten 2 metre derinligindeki suya atlayacagini gorunce, olayi “Turk musun abi?” seklinde yorumlayip, kendisine tempo tuttuk; ancak kendisi atlama sonucunda olmeyi basaramadi :) Plajdan hafif serpistiren yagmur esliginde donerken, yorgun halimiz, neredeyse hepimizin tekneye donuste uyumasi ile son buldu :) Rodos’taki son gecemizde; -gayet iyi giyimli bir sekilde gittigimiz- adanin en buyuk otellerinden birinde verilecek olan yemek davetine gittik. Yari resmi geçen bu guzel yemegin ardindan, geç saatte teknemize donduk. Son aksamimiz olmasi sebebiyle, eski sehre gidip Nevizade’yi andiran dar bir sokaktaki bir bara oturarak, sohbetli bir aksam geçirdik. Tekneye geç saatte dondugumuzde, kimsenin uykusu olmayisi ve de uyumaya niyetli olmayisi sebebiyle, Marmaris donus yoluna sabah 04:30 itibari ile geçme karari aldik. Kontiki teknesi ile Bodrum’a gidecek olan Can CAVLI tekneden ayrilirken, yerine, yine bu tekneden Marmaris’e sabah varmasi gereken Necat Bey geldi. Kendisi catering servisi ile ugrasan çok keyifli ve de iyi bir insandi, Marmaris’e seyrimiz boyunca bol bol sohbet etme firsati bulduk..
30 Haziran Cuma gunu ise sabahin erken saatlerinde seyir yaparken, sancak gurcatadan Yunan bayragini indirisimiz, kendi ulkemize dondugumuzu mujdeliyordu. Balonlu genis apaz seyrettigimiz kisa bir gece seyrinin ardindan, gundogumuyla biten ruzgar ve hemen ardindan gelen kuzeyli 4 bofora kadar varan saganaklarla birlikte, Yigit ve Bugra tekneyi Marmaris’e kadar surduler.Marmaris’e ayak bastigimizda Necat Bey’e veda ettik, ve solugu marinanin çarsisinda bulunan bufede kahvalti için aldik; oyle ki tukettigimiz tostlar ve hopurdettigimiz portakal sularindan sonra midemizin kazinmasi geçti. Oglen ise Içmeler koyuna demirledik, bol bol denize girerek Marmaris’in son bir kez tadini çikardik... Gunun devaminda ise yaprak dokumu basladi... Ozge, Mehmet ve Yigit’in ayrilislarinin ardindan, Marmaris Netsel Marina Isletme Muduru eski Bogaziçi’li Caglar ALTUNTAS’a takim gomlegimizi hediye etmemiz ve de kendisinin teknemize tesrif etmesinden sonra, guzel bir sohbet edildi. Kendisinden her zaman her turlu konuda yardim alabilecegimizi duymak bizi sevindirdi. Daha sonra otobus saatlerimiz geldikçe, tekneye veda ederek, guzel ve keyifli bir haftayi daha sonlandirdik.
Marmaris-Rodos yarisinin, yaris performansi adina, açikladigim sebeplerden oturu çok iyi geçememesine ragmen, ekip performansi adina çok basarili oldugu soylenebilir. Oyle ki herkesin belirli bir gorevi olusu, bu bilinçle de isinin en iyisini yapma zorunlulugunu hissetmesi, tekne içi basariyi çok yuksek seviyede tuttu. Herkesten ayri ayri çok memnun biri olarak, boyle bir ekip ile her zaman yarisa katilmaya hazir olunabileceginin altini çiziyorum. Herkese tebrikler. Butun bunlarin yani sira, problemsiz, uyumlu bir ekip hali olmamiz, kendi içimizde hosnutluk yarattigi kadar, disariya karsi olan durusumuzu da guzellestirdi; oyle ki orada yarisan her bireyin artik Bogaziçi Yelken Takimi hakkinda bir fikri, iyi izlenimleri ve de çok imrendigi noktalari oldu. Eski bir baskan olarak bu yarisa katilmamizin nihai hedeflerinden birinin de bu oldugunu açikça belirtmek isterim. Her firsatta okulumuzdan, takimimizdan, faaliyetlerimizden konusmak bize kivanç kaynagi olurken, reklam ve tanitim açisindan da onemli yer tuttu. Oyle ki bir çok Bogaziçili’ye de rastladigimiz yarisçilardan bazilari, guzel gelismeler için bazi seyler yapacaklarinin sozlerini verdiler. Sadece ve sadece, “Kaç yacht ekibiniz var?” sorusuna boynu bukuk bir sekilde cevap vermek, açikçasi bana en çok koyan noktaydi. Ama en nihayetinde, yaristik, gezdik, eglendik, keyif aldik, tatil yaptik... ve de en onemlisi yelken yaptik! Daha guzel ne olabilirdi ki!
Tesekkurler Berivan, Bugra, Can, Mehmet, Ozge, Semih ve Yigit!
Hepinizi çok seven eski Baskan,
Okan AKDAG.
July 15, 2006
May 26, 2006
Bahar Gezisi 2006
Bogaziçi Üniversitesi Yelken Takımı
2006 Bahar Gezisi Marmaris-Kekova-Marmaris Seyir Defteri*
28 Nisan 2006, Cuma:
Otobüs bekliyor Güney Meydanda. Meraklı ve heyecanlı ufaklıklarla tecrübeli kaptanlar aynı yöne dogru yol alacaklar. Herkes çok heyecanlı, cıvıl cıvıl bir telas var etrafımızda. Saatler 20.30’u gösterdiginde otobüs hareket ediyor. Alısveris listeleri gözden geçiriliyor, lüks istekler üzerinde mutabakata varılana kadar hararetli konusmalar yapılıyor. Feribota binmisiz, bir hava alalım diye dısarı çıkıyoruz. Herkes teknesindekilerle tanısıyor, malum bir koca haftayı bir arada geçirecegiz.
29 Nisan 2006, Cumartesi:
Saat sekiz buçukta Marmaris’e vardık. _lk is alısverisçilere türlü tembihlerle Tansas’a yollamak ve ellerinde sayısız torbayla marinaya varmalarını beklemek. Marmaris Netsel Marina karsımızda, otobüsten kendimizi acele dısarı atıyoruz, tekneler nerede, hangisi bizimki olacak? Ama önce tüm esyalar otobüsten alınıp teknelerin önüne yıgılıyor. Teknelere yerlesme, Yüksel Yatçılık’ın her tekne için ayrı ayrı verdigi bilgilendirme ve alısveris sorumlularının dönüsü derken 13.30 olarak planlanan seyrin baslangıcı 14.30’a kayıyor. _lk defa usturmaçalarımızı toplayıp yola koyuluyoruz.
Seyir: Limanda büyük kefaller görmüstük, koydan çıkarken de doganın sundugu diger güzellikleri selamlıyoruz, yesilin tonları büyüleyici. Sonra tam balon açsak mı derken Okan’ın teknesinin yedigi bros bizi vazgeçiriyor. Görev dagılımının ardından, tam seyir pozisyonumuzu aldık. 7 knot olan havayı kullanıp balon açmaya karar verdik, bazı tekneler de ayıbacagıyla seyre devam ettiler. Ama sakacı balonumuzun ipleri her seferinde birbirine girdi. (Balon ıskotalarını teknenin en dısından geçirmek çok mühim bir ismis, ögrenmis olduk.) Ama balon açıp, kavançalar atınca havaya girdik dogrusu. Yılancık Adası’nı iskelemizde bırakıp, saat sekiz gibi Ekincik Körfezi’ne girdik, rüzgâr dısarıdakine göre bogazda daha yogundu, ama çok tersleyince indirdik yelkenleri. Sonra demirleyip ilk yemek hazırlıklarına basladık. Bu sırada, uygun ana yelkene dördüncü denemelerinde kavusan Refik Hoca’nın teknesi de ancak 21.30’da koya giriyor. Makarnamızı, salatamızı ve tavugumuzu yedik. Bu sırada yanımızda demirlemis Rus Yatındaki nargile de gözümüzden kaçmadı. Tekneler arası aksam gezmeleri, tekne içi tanıma muhabbetleri kuruyemisle pek bir tatlı oldu. Tüm teknelere ilk günün ve tekneye uyum saglama çabalarının yorgunlugu çökerken 23.00 civarında koy sessizlige bürünmeye baslıyor. Ama dogrusu yıldızların altında uyuyacagımız ilk gecenin heyecanıyla kamaralarımıza nispeten erken gittik. Sadece gökyüzü ve biz!
30 Nisan 2006, Pazar:
Sabah cesur yürekler buz gibi suya atladılar! Zodiac savasları da yasandı ama bir grup da (mecburen) aksamdan kalan bulasıkları yıkadı. Bu sırada tiyatrocu gençlik kaleden kız kaçırmayı canlandırırken, maceracı gençlik de orman yürüyüsüne çıktı. Kahvaltıdan hemen sonra yola koyulduk zira 70 millik bir yol bizi bekler. Seyir ögretici ve sefalı basladı. Cenova arabasının kaçıncı delikte olması gerektigine karar veriyoruz, geçtigimiz koyların kısa tarihçelerini dinliyoruz.
Seyir: Açımız ve hava çok uygun, diger tekneler gibi balon basıyoruz. Önümüzde Kas’a kadar bir hayli mesafe var, gece seyri yapacagız.13.30 gibi hava sertlesiyor, 20 knot üzerine çıkmasıyla beraber telsizlerimizden can yeleklerinin giyilmesi ile ilgili, tüm Bogaziçi Tekneleri’ne yapılan çagrıyı duyuyoruz. Telsizden diger teknelerin durumunu takip ediyoruz, dalgalar gittikçe büyürken. Refik Hoca’nın teknesinde GPS bulunmadıgı için bu gece Kas yerine Kalkan’da demirleyecegiz. Peksimet adasını iskelemizde bırakıp, Fethiye Körfezi’nin Güneyinden geçiyoruz. Seyir bekledigimizden uzun sürdü. Hava kararmaya basladıkça kara görünmez oldu. Saatler dokuzu gösterdiginde hala denizdeydik. Çok karısık düzenegi olmayan teknelerimizi daha iyi tanımaya çalısıyoruz. Kalkan önlerindeki adadaki feneri görüp kanala dogru yönelmeyi planlıyoruz. Adayı sancagımızda bırakıp Kalkan limanına az kala motor basıyoruz. 21.00 ile 23.30 arası limana varan tekneler 58 deniz millik seyirlerinin yorgunlugunu, Ali Baba’nın ev yemekleri lokantasında gideriyorlar. Teknelerimizde biraz daha sefa yapıp kamaralarımıza çekiliyoruz, pür dikkat harita, yelken, karanlık arasında gece seyrini tamamlayan gözlerimiz kapanıyor.
1 Mayıs 2006, Pazartesi:
Sabahın dokuzunda, demir gibi saglam, dinlenmis uyanmayalı çok olmustu! Burası ufak bir sahil kasabası, otel görünümlü binalar dısında iki katın üstüne çıkan ev yok. Ama sürmekte olan insaatlar yakında turistik bir yer olacagına isaret. Bu gezi olmasaydı böylesi bir yerin varlıgından haberdar olamayacak, bir evin cephesindeki kocaman yelkenli resmini göremeyecektik. Çıkmadan evvel son hazırlıklar yapılıyor, direge adam basıp shuckle’ı açılan balon mandarını yeniden takanlar, tekne temizligi yapanlar…
Seyir: Hava tahminlerini internetten aldıktan sonra, saat 11.30 gibi yola koyuluyoruz yeniden. Rüzgârımız fena degil, genis apazda yol alıyoruz. Hedefimiz Kekova, bu rotada Kas kanalına girmeyip, diger teknelerle 12.55’te Türk topraklarına en yakın Yunan adası olan Meis Adası civarındayız. Sancak gurcatadaki ipe Yunan Bayragı’nı çekiyoruz. Bu sırada telsizden balonu yırtılan teknenin Dufour 41 oldugunu ögreniyoruz. Biz de yarım saatlik balon seyrinden sonra sorun yasadık. Tam balonu mayna ederken, aniden balon suya düsüyor. Bir telas ve ani hareketlerle balonu kurtarıyoruz. Hava yeniden siddetlenip, 20 knotı buluyor, can yeleklerimizi giyiyoruz. Kekova’ya girerken hava kararmadıgı için arasından geçmemiz gereken Topak adasını ve Geyikova’yı net bir sekilde seçebiliyoruz. Diger teknelerle es zamanlı olarak 17.00’de Kekova’ya varıyoruz. Pilot seyir kitabımızın rehberliginde Üçagız Koyu’na demirliyoruz. Bugün 30 deniz mili yapmısız.
Üç tekne beraber bordalamayı deniyoruz, ama rüzgâr atınca koya yaklasıp altı tekne demirliyoruz. Refik Hoca ve Levent’in tekneleri ise Kaleönünde demirlemeyi tercih ediyorlar. Bir tekneden yayılan Shantal müzigi etkisini tüm teknelerde göstermeye baslıyor. Balkan atesi az sonra tüm teknelere sıçrıyor. Daha önce bu kadar dogal ve kendiliginden gelisen bir partiye ilk defa tanıklık ediyoruz. Müzigin sesini sonuna dek açıp koyun ıssızlıgından faydalanırken, herkes çok ama çok egleniyordu. Böylece bir saat kadar eglendikten sonra Fifty Cent’li bir disco ortamı olusturuldu, en son birinin “Sıkısın da, üstünüze sigara dumanı sinsin, o zaman tam olur.” Dedigini duyuluyor. Yemek kardesligi yapan üç tekne diger teknelerle de hünerlerini paylastı.(Her tekne üç tekneye yetecek kadar, pilav, salata, tavuk veya pudingi yapıyor. Bir nevi seri üretim.) Ama eglenceyi tek seçenekle sınırlamak olmazdı. Ardından zodiacla açılıp, sarkılar söyleyenlerde oluyor. Zodiacla Levent’in tekneye gece operasyonu düzenleyen Meltem ve Eda tekneleri ertesi sabaha bir sürpriz hazırlıyorlar. Daha sonra yakamozların esliginde uykuya dalıyoruz.
2 Mayıs 2006, Salı:
Sabah mahmurluguyla tekneyi temizlerken, ufukta bir korsan gemisi belirdi. Fotograf makinelerimizi çıkarmamızı isteyen bu tek gözleri kara kaplı deniz Leventlerinin bu kadar acımasız olacaklarını beklemiyorduk! Aniden baslayan su dolu balon saldırısı bizde büyük hasara yol açmadı. Hemen önceki gecenin sürprizi olan ve zodiacla Levent’in tekneden çalınan su dolu balonlar güverteye çıkarılıyor ve karsı ataga geçiliyor. Çok sükür kötü nisancılarmıs, ama sadece yelkencilik degil denizcilik de ögreniliyor ve denize düsen su dolu balonlar tek tek toplanıyor. Nisancılıkları kötüymüs ama balonlar o kadar çoktu ki sabırlarını tebrik ettik. Ardından Kaleköy’e yol aldık. Gerçekten hayatımızda gördügümüz en güzel köylerden biri. Bahçeler, evler, lastik ayakkabılı yaslı teyzeler, 10 yataklı pansiyonuna inat web-sitesiyle Mehtap pansiyon, kösede tembel pinekleyen kedi ve köye adını veren kale. Hani beyaz badanalı evler vardır, kapısında bakkal yazan o sirin dükkânlar, iki katlı evler ve kötü medeniyetin izini hiçbir yerde bulamazsınız.(Ortamı bozan bir reklâm panosu dısında!) Sonra denize, renklere dalmısken, “Siz Türk müsünüz?” diyor biri, etrafa bakınmayı kesip kafayı egdigimizde fıldır fıldır iki çift gözle karsılasıyoruz; Koray ve Cengiz. hünerlerini bir anda sayıp dökmek istiyorlar, konuskanlıkları bile her zamanki çocuklardan baska bir masumiyet tasıyor. Hava asırı sert degil, orsa gidecegiz. Kıyıya daha erken ulasabilmek için müthis hızlı tekne Mamati’ye geçen yarım gezi katılımcılarını ugurluyoruz. Çok zor geldi ayrılmak.
Seyir: Bu arada bir teknenin ana yelkenini indirdigi görüldü. Meger ana yelken makarası kopmus, kopan makara halatı izleyip yere indiginden geç anlasılmıs durum. Ama ekip tecrübeleriyle pratik bir çözüm bulup, ana yelkeni tekrar basıyor. Bir yanlıs anlasma sonucu Erdem’in teknesi Kas Limanı yerine pilotta gösterilen henüz yapım asamasındaki Kas Marina’ya gitmis. Kas Limanı’nı geçip koca bir burnu astıklarında yanlıs yere geldiklerini anlamıslar ve kayalıklar arasından zorlu ve stresli bir geri dönüs yolu yasamıslar. Erdem’in teknesinin 01.00 gibi teknelerin arasında yer alması içleri rahatlatıyor.
Aklanıp paklandıktan sonra herkes ‘rakı-balık’ ı hak ettigimizi düsünüyordu. Koca sinaritleri mezeler ve rakıyla midemize indirdik. Ikinci yarıya gelen arkadasların katılmasıyla senlendi soframız. Ardından Mavi ve Queen barlarda kalan enerjimizi de tükettik. Melisa ve Mamati tekneleri gecenin yıldızı olurken, Erzan Kaptan’ın performansı da gözlerden kaçmadı. 03.30 gibi tüm tekneler sessizlesiyor. Karada olanlar umurumuzda degildi, tabi o sırada karada bizden bagımsız süren hayatta neler oluyordu bilmiyorduk. Ardımızda bıraktıgımız seyler, Istanbul, insanlar, üzüntüler, haberler bencil demeyeyim ama özgür yelken halemizin dısına çarpıp kayan yıldızlar gibi bize ulasamadan sönüyorlardı. Iste o zaman bu gezi iyice anlam kazanıyordu.
3 Mayıs 2006, Çarsamba:
Seyir: Sadece muz, elma ve simit alacak kadar limanda kaldıktan sonra, yola 10.30 civarında koyuluyoruz, rüzgâr 7–8 knot civarında esiyor, bu da biraz keyfimizi kaçırıyor. Çünkü dönüs yolculugu baslamıstı ve önümüzde 10 saatlik bir seyir vardı. Ama kıyıdan uzaklastıkça rüzgâr siddetini iyice azalttı ve 5 knot hızın altına düsmeye basladık. Baktık baska çare yok motor bastık. Yolda beklenmedik biçimde Patara koyuna zodiacla yanasmamız gerekti. Bu beklenmedik durum bize masmavi Patara koyuyla tanısma fırsatı verdi. 4,5 mil’lik kıyının güzelligi insanı büyülüyor. Çaresiz bol bol muhabbet edip, fotograf çekecegimiz bir mavi tur gününe razı oluyoruz. Yolda yunuslar bir süre bize eslik ederken, önceki gün orsa seyri sırasında açıklarda gördügümüz dev kaplumbagayı hatırlıyoruz. Ellen McArthur’dan bahsedildi. Daha 30’una basmadan, tek basına yelkenliyle dünya rekoru kıran bu azimli kadını saygıyla andık. Hedefimiz Göcek limanı. Günes batarken bu yönde Dökükbası burnunu dönüyoruz, rüzgâr 11 knot civarına çıktıgında sevinip balon basmaya karar veriyoruz.
Balonu yarım saat kadar kullanıp, hızımızın yeniden hafifleyen rüzgâr nedeniyle düsük kaldıgını görüp, yeniden motor basıyoruz. 12 saat boyunca 55 deniz milini motor yardımıyla gelmis olmamız bizi dinlendirdi belki ama bu kadar yolu yelkenle gelmis olsaydık keske diye hayıflanıyoruz. Göcek Limanı’na girerken hava tamamen kararmıstı. Bizden önce giren teknelerin tarifine uyarak aralarındaki mesafe 20 m civarında olan üç sarı sıglık çakarını sancagımızda bırakıp, son sarı çakardan sonra 90° sancak bordamızda kalan Göcek Belediye Limanı’na giriyoruz. Kırmızı yesil çakarlar ise Port Göcek’e ait. Liman çevresinden pek ayrılma fırsatı bulamadık, sanırım asıl yerlesim merkezine uzak kaldık. _lk liman içi konserini veren Bogaziçi Yelken Takımı halinden çok memnundu. Günes yanıgı tenlerimizi kulagımızda nagmelerle zorla yataklara tasıdık.
4 Mayıs 2006, Persembe:
Seyir: Dinç bir sabah daha! Erkenden yola koyulalım demeye kalmadı, tam tonozu çözdük, uzaklasıyoruz bir baktık elektrik kablosu karada kalmıs. Tornistanlayıp yanastık tekrar, ardından motora sarılan halat için kaptan suya atladı, ama halat motora ahtapot gibi sarılınca çıkarması zor oldu. Oradan 10.45’te Yassıca Adaları’na dogru yola çıkıyoruz. 1988 America’s Cup Challenger’i “Heart of America” ya ve “Yüzen Ev”e bir göz attık. Deniz keyfi için vardıgımız Yassıca Adasında suya atladık, komsu teknelere ziyaretler yaptık.
Ardından Göcek koyunda Man Overboard antrenmanı yaptık, her 15 saniyede attıgımız tramolalar kanımızı kaynattı, tam balon açtık, kavança atacagız kendimizi tekne yarısında buluyoruz. Bu sırada Zeytinli Ada’yı iskelede bırakıp Tersane Adası’na dogru olan rotamızda orsayla ilerliyoruz. Günesli havada, 12 knot’lık rüzgârla saat 19.00 civarında yan yana Tersane Adası’na demirliyoruz. Refik Kaptan “Mumya”ları discoya çagırırken çılgın parti bir taraftan sürüyordu. Tekne içi danslarıyla cosan kalabalık yıldızların altında unutulmayacak bir gece geçirdi.
5 Mayıs 2006, Cuma:
Seyir: Sabah 11.00’de Tersane Adasından yola çıkıldı, hedef Marmaris. Ama seyir orsa, rüzgâr da pek yok. Bizde güneslenerek seyri geçirmeye çalıstık. Hava çok durgun oldugundan ana yelkenle birlikte motoru da bastık. Çünkü bugünkü gibi seyir uzadıkça uzayabiliyor, navigasyon çalısmalarıyla düzenlenen rotamız maalesef rüzgârın azizligine ugradı. Ardından hava aniden 20-25 knota ulastı ve bazı tekneler camadan vurarak seyirlerine devam ettiler. Orsayla bol tramolalı bir seyir sonrasında Disibilmez Burnu’nu sancakta bırakıp Yılancık Adası’na kadar devam ettik. Yılancık Bankının1 mil açıgında balıkçıların ag atmıs oldugunu ögrenince, adayla bank arasından geçmeye karar verdik. Kadırga Burnu’na dogru devam edip, Keçi Adası ile Yıldız Adası arasındaki kanaldan geçerek Marmaris Netsel Marina’ya 55 deniz millik yolun ardından girdik. En son liman girisinde, motor bastık. Bu limandan çıkarkenki halimizle simdiki halimizi karsılastırmamak elde degil. Ne büyük bir hafta geçirmisiz meger. Deniz insana ne çok sey ögretiyormus. Bu sırada yavas yavas diger teknelerin limana yanasmasıyla rahat nefes aldık. Zira yolda bazı sıkıntılarla karsılasan tekneler oldugunu ögrenmistik. Yakın tekneler yardım için geri dönebilirken biz sadece manevi katkı yapabildik. Ama uzun seyir, günes, denizci adamı yormaz, aksine yeniler. Nitekim soluklar B52’de alındı. Discodaki çılgın danslar, son aksamımız derken eglence dörde dek sürdü.
6 Mayıs 2006, Cumartesi:
Bu son günü, tekneleri sabah teslim edilen Eda Tekne’si dısında aksam 17.00’de teslim edecegimiz için eglenceye ayırdık. Sabah mahmurlugu koyu muhabbetlerle giderildikten sonra Yıldız Adası Koylarından birinde demirleyen iki tekneye diger üç tekne bordaladı. _ki teknede birkaç metre uzakta demirledi. Deniz hala soguktu ama bu bizi durdurmadı. Bir yandan ortaklasa kahvaltı sofraları kuruldu, her sey paylasıldı, bir yandan bitmekte olan seyrin anıları paylasıldı. Dönüs yolunda kıçta bulasık hareketliligi yasanırken, içerde de tekne temizligi sürdü. Bu sırada kıyıdan iyice uzaklasan tekneler sintinelerini bosalttı. Kalan yiyecekler posetlendi, giysiler bavullara sıgdırıldı. Ama bu telasa ragmen son kez denizin sakin maviligine, dagların asil yesilligine karsı son sarkı sözlerimizi savurduk.
Gerçekten çok mutluluk verici! Yasananların ilkligi, geçen zamanın dolulugu ve bir sürü özelligiyle yepyeni bir dünya açıldı önümüzde sanki. Limana girisin ardından, puntonda bu gezi için geleneksellesen pikniklerden birini yaptık. Cipsler, sakalar, krakerler, anılar, peynir ve gidecek olmanın hüznü bir aradaydı. Aksam yemegi için mekân ayarlamaya gidildi. Saat 20.00’deki yemek vaktine kadar Marmaris’i gezme sansımız oldu. Gerçi çok uzaklasıp büyük bir gezinti yapamadık ama bir fikir edindik. Yemegin ardından nerdeyse kosarak Özsüt’e tatlı yemeye gittik, saat 00.15’te kendimizi otobüse zor atmıstık. Sabah söylenen muavinden anladık ki kimse 00.30’u görebilecek kadar uyanık kalamamıstı. Gözlerini açanlar, soförün çok orsaladıgını düsünürken, etraftaki dagları tasları da uçsuz bucaksız denizler sandılar. Ama hayal gibiydi. Gerçi bu yanılsama döndükten sonra da sürdü, artık deniz hastalıgına kapılmıstı tüm yeni yelkenciler! * Bogaziçi Üniversitesi Yelken Takımı kuruldugundan beri 8 tekne ve ekip sirkülasyonu ile yaklasık 70 sporcudan olusan en genis katılımlı gezisini, Bahar 2006’da yaptı.
Bogaziçi Üniversitesi Yelken Takımı Adına Sporcular:
Dila Gökçe - Pınar Ertör
2006 Bahar Gezisi Marmaris-Kekova-Marmaris Seyir Defteri*
28 Nisan 2006, Cuma:
Otobüs bekliyor Güney Meydanda. Meraklı ve heyecanlı ufaklıklarla tecrübeli kaptanlar aynı yöne dogru yol alacaklar. Herkes çok heyecanlı, cıvıl cıvıl bir telas var etrafımızda. Saatler 20.30’u gösterdiginde otobüs hareket ediyor. Alısveris listeleri gözden geçiriliyor, lüks istekler üzerinde mutabakata varılana kadar hararetli konusmalar yapılıyor. Feribota binmisiz, bir hava alalım diye dısarı çıkıyoruz. Herkes teknesindekilerle tanısıyor, malum bir koca haftayı bir arada geçirecegiz.
29 Nisan 2006, Cumartesi:
Saat sekiz buçukta Marmaris’e vardık. _lk is alısverisçilere türlü tembihlerle Tansas’a yollamak ve ellerinde sayısız torbayla marinaya varmalarını beklemek. Marmaris Netsel Marina karsımızda, otobüsten kendimizi acele dısarı atıyoruz, tekneler nerede, hangisi bizimki olacak? Ama önce tüm esyalar otobüsten alınıp teknelerin önüne yıgılıyor. Teknelere yerlesme, Yüksel Yatçılık’ın her tekne için ayrı ayrı verdigi bilgilendirme ve alısveris sorumlularının dönüsü derken 13.30 olarak planlanan seyrin baslangıcı 14.30’a kayıyor. _lk defa usturmaçalarımızı toplayıp yola koyuluyoruz.
Seyir: Limanda büyük kefaller görmüstük, koydan çıkarken de doganın sundugu diger güzellikleri selamlıyoruz, yesilin tonları büyüleyici. Sonra tam balon açsak mı derken Okan’ın teknesinin yedigi bros bizi vazgeçiriyor. Görev dagılımının ardından, tam seyir pozisyonumuzu aldık. 7 knot olan havayı kullanıp balon açmaya karar verdik, bazı tekneler de ayıbacagıyla seyre devam ettiler. Ama sakacı balonumuzun ipleri her seferinde birbirine girdi. (Balon ıskotalarını teknenin en dısından geçirmek çok mühim bir ismis, ögrenmis olduk.) Ama balon açıp, kavançalar atınca havaya girdik dogrusu. Yılancık Adası’nı iskelemizde bırakıp, saat sekiz gibi Ekincik Körfezi’ne girdik, rüzgâr dısarıdakine göre bogazda daha yogundu, ama çok tersleyince indirdik yelkenleri. Sonra demirleyip ilk yemek hazırlıklarına basladık. Bu sırada, uygun ana yelkene dördüncü denemelerinde kavusan Refik Hoca’nın teknesi de ancak 21.30’da koya giriyor. Makarnamızı, salatamızı ve tavugumuzu yedik. Bu sırada yanımızda demirlemis Rus Yatındaki nargile de gözümüzden kaçmadı. Tekneler arası aksam gezmeleri, tekne içi tanıma muhabbetleri kuruyemisle pek bir tatlı oldu. Tüm teknelere ilk günün ve tekneye uyum saglama çabalarının yorgunlugu çökerken 23.00 civarında koy sessizlige bürünmeye baslıyor. Ama dogrusu yıldızların altında uyuyacagımız ilk gecenin heyecanıyla kamaralarımıza nispeten erken gittik. Sadece gökyüzü ve biz!
30 Nisan 2006, Pazar:
Sabah cesur yürekler buz gibi suya atladılar! Zodiac savasları da yasandı ama bir grup da (mecburen) aksamdan kalan bulasıkları yıkadı. Bu sırada tiyatrocu gençlik kaleden kız kaçırmayı canlandırırken, maceracı gençlik de orman yürüyüsüne çıktı. Kahvaltıdan hemen sonra yola koyulduk zira 70 millik bir yol bizi bekler. Seyir ögretici ve sefalı basladı. Cenova arabasının kaçıncı delikte olması gerektigine karar veriyoruz, geçtigimiz koyların kısa tarihçelerini dinliyoruz.
Seyir: Açımız ve hava çok uygun, diger tekneler gibi balon basıyoruz. Önümüzde Kas’a kadar bir hayli mesafe var, gece seyri yapacagız.13.30 gibi hava sertlesiyor, 20 knot üzerine çıkmasıyla beraber telsizlerimizden can yeleklerinin giyilmesi ile ilgili, tüm Bogaziçi Tekneleri’ne yapılan çagrıyı duyuyoruz. Telsizden diger teknelerin durumunu takip ediyoruz, dalgalar gittikçe büyürken. Refik Hoca’nın teknesinde GPS bulunmadıgı için bu gece Kas yerine Kalkan’da demirleyecegiz. Peksimet adasını iskelemizde bırakıp, Fethiye Körfezi’nin Güneyinden geçiyoruz. Seyir bekledigimizden uzun sürdü. Hava kararmaya basladıkça kara görünmez oldu. Saatler dokuzu gösterdiginde hala denizdeydik. Çok karısık düzenegi olmayan teknelerimizi daha iyi tanımaya çalısıyoruz. Kalkan önlerindeki adadaki feneri görüp kanala dogru yönelmeyi planlıyoruz. Adayı sancagımızda bırakıp Kalkan limanına az kala motor basıyoruz. 21.00 ile 23.30 arası limana varan tekneler 58 deniz millik seyirlerinin yorgunlugunu, Ali Baba’nın ev yemekleri lokantasında gideriyorlar. Teknelerimizde biraz daha sefa yapıp kamaralarımıza çekiliyoruz, pür dikkat harita, yelken, karanlık arasında gece seyrini tamamlayan gözlerimiz kapanıyor.
1 Mayıs 2006, Pazartesi:
Sabahın dokuzunda, demir gibi saglam, dinlenmis uyanmayalı çok olmustu! Burası ufak bir sahil kasabası, otel görünümlü binalar dısında iki katın üstüne çıkan ev yok. Ama sürmekte olan insaatlar yakında turistik bir yer olacagına isaret. Bu gezi olmasaydı böylesi bir yerin varlıgından haberdar olamayacak, bir evin cephesindeki kocaman yelkenli resmini göremeyecektik. Çıkmadan evvel son hazırlıklar yapılıyor, direge adam basıp shuckle’ı açılan balon mandarını yeniden takanlar, tekne temizligi yapanlar…
Seyir: Hava tahminlerini internetten aldıktan sonra, saat 11.30 gibi yola koyuluyoruz yeniden. Rüzgârımız fena degil, genis apazda yol alıyoruz. Hedefimiz Kekova, bu rotada Kas kanalına girmeyip, diger teknelerle 12.55’te Türk topraklarına en yakın Yunan adası olan Meis Adası civarındayız. Sancak gurcatadaki ipe Yunan Bayragı’nı çekiyoruz. Bu sırada telsizden balonu yırtılan teknenin Dufour 41 oldugunu ögreniyoruz. Biz de yarım saatlik balon seyrinden sonra sorun yasadık. Tam balonu mayna ederken, aniden balon suya düsüyor. Bir telas ve ani hareketlerle balonu kurtarıyoruz. Hava yeniden siddetlenip, 20 knotı buluyor, can yeleklerimizi giyiyoruz. Kekova’ya girerken hava kararmadıgı için arasından geçmemiz gereken Topak adasını ve Geyikova’yı net bir sekilde seçebiliyoruz. Diger teknelerle es zamanlı olarak 17.00’de Kekova’ya varıyoruz. Pilot seyir kitabımızın rehberliginde Üçagız Koyu’na demirliyoruz. Bugün 30 deniz mili yapmısız.
Üç tekne beraber bordalamayı deniyoruz, ama rüzgâr atınca koya yaklasıp altı tekne demirliyoruz. Refik Hoca ve Levent’in tekneleri ise Kaleönünde demirlemeyi tercih ediyorlar. Bir tekneden yayılan Shantal müzigi etkisini tüm teknelerde göstermeye baslıyor. Balkan atesi az sonra tüm teknelere sıçrıyor. Daha önce bu kadar dogal ve kendiliginden gelisen bir partiye ilk defa tanıklık ediyoruz. Müzigin sesini sonuna dek açıp koyun ıssızlıgından faydalanırken, herkes çok ama çok egleniyordu. Böylece bir saat kadar eglendikten sonra Fifty Cent’li bir disco ortamı olusturuldu, en son birinin “Sıkısın da, üstünüze sigara dumanı sinsin, o zaman tam olur.” Dedigini duyuluyor. Yemek kardesligi yapan üç tekne diger teknelerle de hünerlerini paylastı.(Her tekne üç tekneye yetecek kadar, pilav, salata, tavuk veya pudingi yapıyor. Bir nevi seri üretim.) Ama eglenceyi tek seçenekle sınırlamak olmazdı. Ardından zodiacla açılıp, sarkılar söyleyenlerde oluyor. Zodiacla Levent’in tekneye gece operasyonu düzenleyen Meltem ve Eda tekneleri ertesi sabaha bir sürpriz hazırlıyorlar. Daha sonra yakamozların esliginde uykuya dalıyoruz.
2 Mayıs 2006, Salı:
Sabah mahmurluguyla tekneyi temizlerken, ufukta bir korsan gemisi belirdi. Fotograf makinelerimizi çıkarmamızı isteyen bu tek gözleri kara kaplı deniz Leventlerinin bu kadar acımasız olacaklarını beklemiyorduk! Aniden baslayan su dolu balon saldırısı bizde büyük hasara yol açmadı. Hemen önceki gecenin sürprizi olan ve zodiacla Levent’in tekneden çalınan su dolu balonlar güverteye çıkarılıyor ve karsı ataga geçiliyor. Çok sükür kötü nisancılarmıs, ama sadece yelkencilik degil denizcilik de ögreniliyor ve denize düsen su dolu balonlar tek tek toplanıyor. Nisancılıkları kötüymüs ama balonlar o kadar çoktu ki sabırlarını tebrik ettik. Ardından Kaleköy’e yol aldık. Gerçekten hayatımızda gördügümüz en güzel köylerden biri. Bahçeler, evler, lastik ayakkabılı yaslı teyzeler, 10 yataklı pansiyonuna inat web-sitesiyle Mehtap pansiyon, kösede tembel pinekleyen kedi ve köye adını veren kale. Hani beyaz badanalı evler vardır, kapısında bakkal yazan o sirin dükkânlar, iki katlı evler ve kötü medeniyetin izini hiçbir yerde bulamazsınız.(Ortamı bozan bir reklâm panosu dısında!) Sonra denize, renklere dalmısken, “Siz Türk müsünüz?” diyor biri, etrafa bakınmayı kesip kafayı egdigimizde fıldır fıldır iki çift gözle karsılasıyoruz; Koray ve Cengiz. hünerlerini bir anda sayıp dökmek istiyorlar, konuskanlıkları bile her zamanki çocuklardan baska bir masumiyet tasıyor. Hava asırı sert degil, orsa gidecegiz. Kıyıya daha erken ulasabilmek için müthis hızlı tekne Mamati’ye geçen yarım gezi katılımcılarını ugurluyoruz. Çok zor geldi ayrılmak.
Seyir: Bu arada bir teknenin ana yelkenini indirdigi görüldü. Meger ana yelken makarası kopmus, kopan makara halatı izleyip yere indiginden geç anlasılmıs durum. Ama ekip tecrübeleriyle pratik bir çözüm bulup, ana yelkeni tekrar basıyor. Bir yanlıs anlasma sonucu Erdem’in teknesi Kas Limanı yerine pilotta gösterilen henüz yapım asamasındaki Kas Marina’ya gitmis. Kas Limanı’nı geçip koca bir burnu astıklarında yanlıs yere geldiklerini anlamıslar ve kayalıklar arasından zorlu ve stresli bir geri dönüs yolu yasamıslar. Erdem’in teknesinin 01.00 gibi teknelerin arasında yer alması içleri rahatlatıyor.
Aklanıp paklandıktan sonra herkes ‘rakı-balık’ ı hak ettigimizi düsünüyordu. Koca sinaritleri mezeler ve rakıyla midemize indirdik. Ikinci yarıya gelen arkadasların katılmasıyla senlendi soframız. Ardından Mavi ve Queen barlarda kalan enerjimizi de tükettik. Melisa ve Mamati tekneleri gecenin yıldızı olurken, Erzan Kaptan’ın performansı da gözlerden kaçmadı. 03.30 gibi tüm tekneler sessizlesiyor. Karada olanlar umurumuzda degildi, tabi o sırada karada bizden bagımsız süren hayatta neler oluyordu bilmiyorduk. Ardımızda bıraktıgımız seyler, Istanbul, insanlar, üzüntüler, haberler bencil demeyeyim ama özgür yelken halemizin dısına çarpıp kayan yıldızlar gibi bize ulasamadan sönüyorlardı. Iste o zaman bu gezi iyice anlam kazanıyordu.
3 Mayıs 2006, Çarsamba:
Seyir: Sadece muz, elma ve simit alacak kadar limanda kaldıktan sonra, yola 10.30 civarında koyuluyoruz, rüzgâr 7–8 knot civarında esiyor, bu da biraz keyfimizi kaçırıyor. Çünkü dönüs yolculugu baslamıstı ve önümüzde 10 saatlik bir seyir vardı. Ama kıyıdan uzaklastıkça rüzgâr siddetini iyice azalttı ve 5 knot hızın altına düsmeye basladık. Baktık baska çare yok motor bastık. Yolda beklenmedik biçimde Patara koyuna zodiacla yanasmamız gerekti. Bu beklenmedik durum bize masmavi Patara koyuyla tanısma fırsatı verdi. 4,5 mil’lik kıyının güzelligi insanı büyülüyor. Çaresiz bol bol muhabbet edip, fotograf çekecegimiz bir mavi tur gününe razı oluyoruz. Yolda yunuslar bir süre bize eslik ederken, önceki gün orsa seyri sırasında açıklarda gördügümüz dev kaplumbagayı hatırlıyoruz. Ellen McArthur’dan bahsedildi. Daha 30’una basmadan, tek basına yelkenliyle dünya rekoru kıran bu azimli kadını saygıyla andık. Hedefimiz Göcek limanı. Günes batarken bu yönde Dökükbası burnunu dönüyoruz, rüzgâr 11 knot civarına çıktıgında sevinip balon basmaya karar veriyoruz.
Balonu yarım saat kadar kullanıp, hızımızın yeniden hafifleyen rüzgâr nedeniyle düsük kaldıgını görüp, yeniden motor basıyoruz. 12 saat boyunca 55 deniz milini motor yardımıyla gelmis olmamız bizi dinlendirdi belki ama bu kadar yolu yelkenle gelmis olsaydık keske diye hayıflanıyoruz. Göcek Limanı’na girerken hava tamamen kararmıstı. Bizden önce giren teknelerin tarifine uyarak aralarındaki mesafe 20 m civarında olan üç sarı sıglık çakarını sancagımızda bırakıp, son sarı çakardan sonra 90° sancak bordamızda kalan Göcek Belediye Limanı’na giriyoruz. Kırmızı yesil çakarlar ise Port Göcek’e ait. Liman çevresinden pek ayrılma fırsatı bulamadık, sanırım asıl yerlesim merkezine uzak kaldık. _lk liman içi konserini veren Bogaziçi Yelken Takımı halinden çok memnundu. Günes yanıgı tenlerimizi kulagımızda nagmelerle zorla yataklara tasıdık.
4 Mayıs 2006, Persembe:
Seyir: Dinç bir sabah daha! Erkenden yola koyulalım demeye kalmadı, tam tonozu çözdük, uzaklasıyoruz bir baktık elektrik kablosu karada kalmıs. Tornistanlayıp yanastık tekrar, ardından motora sarılan halat için kaptan suya atladı, ama halat motora ahtapot gibi sarılınca çıkarması zor oldu. Oradan 10.45’te Yassıca Adaları’na dogru yola çıkıyoruz. 1988 America’s Cup Challenger’i “Heart of America” ya ve “Yüzen Ev”e bir göz attık. Deniz keyfi için vardıgımız Yassıca Adasında suya atladık, komsu teknelere ziyaretler yaptık.
Ardından Göcek koyunda Man Overboard antrenmanı yaptık, her 15 saniyede attıgımız tramolalar kanımızı kaynattı, tam balon açtık, kavança atacagız kendimizi tekne yarısında buluyoruz. Bu sırada Zeytinli Ada’yı iskelede bırakıp Tersane Adası’na dogru olan rotamızda orsayla ilerliyoruz. Günesli havada, 12 knot’lık rüzgârla saat 19.00 civarında yan yana Tersane Adası’na demirliyoruz. Refik Kaptan “Mumya”ları discoya çagırırken çılgın parti bir taraftan sürüyordu. Tekne içi danslarıyla cosan kalabalık yıldızların altında unutulmayacak bir gece geçirdi.
5 Mayıs 2006, Cuma:
Seyir: Sabah 11.00’de Tersane Adasından yola çıkıldı, hedef Marmaris. Ama seyir orsa, rüzgâr da pek yok. Bizde güneslenerek seyri geçirmeye çalıstık. Hava çok durgun oldugundan ana yelkenle birlikte motoru da bastık. Çünkü bugünkü gibi seyir uzadıkça uzayabiliyor, navigasyon çalısmalarıyla düzenlenen rotamız maalesef rüzgârın azizligine ugradı. Ardından hava aniden 20-25 knota ulastı ve bazı tekneler camadan vurarak seyirlerine devam ettiler. Orsayla bol tramolalı bir seyir sonrasında Disibilmez Burnu’nu sancakta bırakıp Yılancık Adası’na kadar devam ettik. Yılancık Bankının1 mil açıgında balıkçıların ag atmıs oldugunu ögrenince, adayla bank arasından geçmeye karar verdik. Kadırga Burnu’na dogru devam edip, Keçi Adası ile Yıldız Adası arasındaki kanaldan geçerek Marmaris Netsel Marina’ya 55 deniz millik yolun ardından girdik. En son liman girisinde, motor bastık. Bu limandan çıkarkenki halimizle simdiki halimizi karsılastırmamak elde degil. Ne büyük bir hafta geçirmisiz meger. Deniz insana ne çok sey ögretiyormus. Bu sırada yavas yavas diger teknelerin limana yanasmasıyla rahat nefes aldık. Zira yolda bazı sıkıntılarla karsılasan tekneler oldugunu ögrenmistik. Yakın tekneler yardım için geri dönebilirken biz sadece manevi katkı yapabildik. Ama uzun seyir, günes, denizci adamı yormaz, aksine yeniler. Nitekim soluklar B52’de alındı. Discodaki çılgın danslar, son aksamımız derken eglence dörde dek sürdü.
6 Mayıs 2006, Cumartesi:
Bu son günü, tekneleri sabah teslim edilen Eda Tekne’si dısında aksam 17.00’de teslim edecegimiz için eglenceye ayırdık. Sabah mahmurlugu koyu muhabbetlerle giderildikten sonra Yıldız Adası Koylarından birinde demirleyen iki tekneye diger üç tekne bordaladı. _ki teknede birkaç metre uzakta demirledi. Deniz hala soguktu ama bu bizi durdurmadı. Bir yandan ortaklasa kahvaltı sofraları kuruldu, her sey paylasıldı, bir yandan bitmekte olan seyrin anıları paylasıldı. Dönüs yolunda kıçta bulasık hareketliligi yasanırken, içerde de tekne temizligi sürdü. Bu sırada kıyıdan iyice uzaklasan tekneler sintinelerini bosalttı. Kalan yiyecekler posetlendi, giysiler bavullara sıgdırıldı. Ama bu telasa ragmen son kez denizin sakin maviligine, dagların asil yesilligine karsı son sarkı sözlerimizi savurduk.
Gerçekten çok mutluluk verici! Yasananların ilkligi, geçen zamanın dolulugu ve bir sürü özelligiyle yepyeni bir dünya açıldı önümüzde sanki. Limana girisin ardından, puntonda bu gezi için geleneksellesen pikniklerden birini yaptık. Cipsler, sakalar, krakerler, anılar, peynir ve gidecek olmanın hüznü bir aradaydı. Aksam yemegi için mekân ayarlamaya gidildi. Saat 20.00’deki yemek vaktine kadar Marmaris’i gezme sansımız oldu. Gerçi çok uzaklasıp büyük bir gezinti yapamadık ama bir fikir edindik. Yemegin ardından nerdeyse kosarak Özsüt’e tatlı yemeye gittik, saat 00.15’te kendimizi otobüse zor atmıstık. Sabah söylenen muavinden anladık ki kimse 00.30’u görebilecek kadar uyanık kalamamıstı. Gözlerini açanlar, soförün çok orsaladıgını düsünürken, etraftaki dagları tasları da uçsuz bucaksız denizler sandılar. Ama hayal gibiydi. Gerçi bu yanılsama döndükten sonra da sürdü, artık deniz hastalıgına kapılmıstı tüm yeni yelkenciler! * Bogaziçi Üniversitesi Yelken Takımı kuruldugundan beri 8 tekne ve ekip sirkülasyonu ile yaklasık 70 sporcudan olusan en genis katılımlı gezisini, Bahar 2006’da yaptı.
Bogaziçi Üniversitesi Yelken Takımı Adına Sporcular:
Dila Gökçe - Pınar Ertör
February 10, 2006
Kış Gezisi 2006
Boğaziçi Üniversitesi Yelken Takımı
Kış Gezisi 2006
21 Ocak Pazartesi – 28 Ocak Pazartesi
Rota :
Marmaris – Çiftlik Koyu – Bozburun – Orhaniye – Bozburun – Serçe Koyu - Marmaris
Tekne1 - Eda
Beneteau Oceanis 331
Levent Baş
Neslihan Gerek
Alper Okay
Can Çavlı
Başak Sucuka
Semih Gilan
Tunç Erkmen
Tekne 2 - Yüksel 33
Beneteau Oceanis 331
Okan Akdağ
Emre Menekşe
Can Özçelik
Berivan Şengül
Coşku Çobanoğlu
Erdem Prekiç
Mehmet Erkan
Haftasonu iki gün takımdan 8 kişi Bodrum’da BAYK’ın düzenlediği Kış Trofesi’nin 1.Ayağı’ndaydık. Dün gece Alper’le beraber Marmaris’e geldik. Ortalık fırtına kıyamet. Yürüyerek marinaya gelirken zorlandık. Marinada flüt direklerle, kırbaç mandarların sesi her tarafı inletiyor. İçimizde bir endişe yattık.
21 Ocak Pazartesi – Gün 1
Sabah saat 8. İstanbul’dan gelen kafile karşımızda. Rüzgar dinmiş, dünden eser yok. Anlatsak kimse inanmaz. Çantalar bir tekneye doldurulduktan sonra kaptanlar teknelerin bürokratik işleriyle uğraşırken, geriye kalan 9 kişilik alışveriş grubunun ilk hedefi daimi hedef olan karın doyurmak ve Tansaş alışverişini son sürat tamamlamak. İçerden alınan çeşitli poğaça, börek, simit ve içeceklerle Tansaş’ın önündeki demirlerin üstünde yan yana, yol yorgunu, güneş gözlerini kamaştırmaya başlamış bir grup insan. Ardından ince elenip sık dokunmuş, paylaştırılmış alışveriş listeleriyle rafları talan etmeye başlıyoruz. Her koridorda birazdan denize açılacak bir yelkenci. Gayet organize toplama işleminin ardından kasalardan sonu gelmeyecekmiş gibi bir geçiş yaşadık. Varımızı yoğumuzu bırakıp onlarca torbayla metre metre fişleri alıp dışarda taksilere yöneldik. Şansımız yerinde. Büyük bagajlı taksi de bulduk.
Her tekne için ayrılmış torbalardaki nimetler yerleştirildikten sonra, bu gezide kullanmanın motivasyonuyla alınmış grili kırmızılı Gill marka tulum ve montlarla 12:30’da gezi toplantısı için puntonda toplaştık. Gezinin amaç ve kapsamının üzrinden son kez geçip, öğütleri dinledikten sonra saat 1’de Yüksel Yatçılık’tan kiraladığımız Eda ve Yüksel33 tekneleriyle suya açıldık. Kadırga Burnu açıklarına kadar motor seyrinin ardından yelkenlerimizi açtık ve lodos rüzgarda dalgaların arasında ine çıka yol alamaya başladık. Sonra asimetrik balonlarımızı da basıp tecrübe ettik. Daha sonra yine motor seyrine geçip Çiftlik Adası’nın iskele tarafındaki iki tarafı serpintili geçişten koya girdik.
İskelemizde kalan tahtaları kış sebebiyle sökülmüş iskeleye sırayla bağlanmaya giriştik. Geri kalanlar teknede tetikte beklerken Alper ve Semih iskelenin 30m’yi aşkın demir omurgası üzerinde akrobatik hünerlerini göstererek ileri geri gidip gelerek halatları bağladı. Dalgaların da zorlaştırdığı süreç yarım saatten uzun zamanımızı aldı, ama tekneleri birbirine bordalayıp baştan, kıçtan, yandan iyice sağlamlaştırdık. Her ihtimale karşı gece saatbaşı nöbete kalkılıp durum kontrolü yapılacak. Bundan sonra çevre araştırmaları başladı. Hem karadan, hem de zodyak botla sudan koyu başkalarına aktarabileceğimiz şekilde tanımaya çalıştık. Hava kararmaya yaklaşırken tekneler iyice düzenlendikten sonra ilk akşam yemeği hazırlıkları başladı. Eda teknesi olarak Neslihan’la Alper’in hazırladığı et, makarna ve salatalalı menüyü iki şarap eşliğinde mideye indirdikten sonra tekneler buluşup ilk tabu oyununa giriştik. Ardından herkes Neslihan’ın doğumgünü için Eda’ya toplaştı. Sıcak şarap ve gofretlerle bir güzel kutladık. Saat 9’dan itibaren bir önceki geceden gelen yorgunluğun etkisiyle herkes peş peşe yatakların yolunu tuttu. Saat 11:30’da Barış Aydınsoy askerden arayınca mutlu olduk.
Herkes derin uykudayken, saatbaşı yanımda Levent uyanıyor, dışarı çıkıp etrafı kontrol ediyor, gelip tekrar yatıyor. Onlarca ayrıntıdan bir tanesi.
22 Ocak Salı – Gün 2
Sabah 7:15’de uyandıktan sonra 7:45’e kadar odalar toplandı, bulaşıklar yıkandı ve direğe basma oyunu için güvertelere toplandık. İki tekneden beşer kişilik takımları sahaya çıktı. Oyunun amacı herkesi sırayla direğe basıp indirmek. Direğe çıkan bir ipi sancak gurcataya bağladıysa, bir sonraki oradan çözüp iskele gurcataya bağlayacak. Görevler tırmanıcı, kollamacı, direkdibi basıcı, ip çekici, vinççi. Başabaş giden mücadelede en sona biri 60lı biri 80li kilolarda seyreden Can kaldı. Alper’le Semih hafif olanı son sürat yukarı bastı ama o da ne birisi yukardaki ipi düşürdü. Aynı ikilinin Can’ı lastik top gibi yere indirip, çıkarması ekstra basmaya rağmen Eda teknesine ipi göğüsletti.
8:30’da motorla seyre başladık. Gökyüzü kuzeyde gri, güneyde beyaz bulutlarla tamamen kaplanmış durumda. Akyar Burnu’nu geçince kahavaltı ettik ve Kızıl Ada yakınlarında ana yelken ve balonla yelken seyrine başladık. Lodos rüzgarıyla Çatal Adası ile anakara arasından, ardından Ala Burun’u geçtik. Kızıl Burun’u dönüp Yeşilova Körfezi’ne girişimizle beraber yağmur altında seyretmeye başladık. Rüzgar yön değiştirince balonları topladık. Esen poyrazla orsa seyrinde Zeytin Adası’nı geçtik. Kiseli Ada’yı geçip Bozburun’a yaklaştığımızda yağmur dindi, rüzgar azaldı, sis kalktı. Gerçeklikten soyutlanıp, balonla usul usul süzülerek bir huzur diyarına giriş yaptık.
Yüksel33 bir süre öncesine kadar içinde bulunduğumuz havada arızalanan mandar ve çıkan çıtanın tamirini yaptıktan sonra Bozburun Limanı’na sancak borda bağlandık. Bağlanan elektrikle yemekler pişti. Bizim menümüz çorba, makarna, sosis. Yemeğin ardından beldeye dağıldık. Akşam yemeği için lokanta, atıştırma için pideci, akşam için kahve aramak geçen seneki gezinin hatıralarını canlandırmak için idealdi. Bizi bekleyen hava hakkında fikir sahibi olmak için internet’i kullandıktan sonra, teknelerde toplantı yaptık.
19:30’da Gordon Restoran yanındaki geçen sene de yediğimiz restoranda toplu yemeğe gittik. Çupra, kalamar, haydari, patlıcan küp ve salatadan oluşan menünün kişi başı maliyeti 13ytl, büyük rakı 30ytl. Afiyetle yediğimiz yemeğin ardından kırmızı, sırıtkan ve çakırkeyif olduk. Aramızda olmayan arkadaşlarımızı andık, çok eğleniyoruz diye Özge’nin kulaklarını çınlattık, fallara baktık, şarkı söyledik. 22:30’da Bozburan’da merkezden tekne yapım yerlerine doğru olan sahil yolunu takip ederek gece yürüyüşüne çıktık. Coşku telefonla kadim dostu Benan’ı da kısmen aramıza kattı. Güzel bir yürüyüşün ardından, hafiften ürpermeye başlayan bedenlerle Yılmaz Kaptan Pansiyon’un daha da ilerisinden asfalt yola gelmeden dönüşe geçtik. 23:30 civarında tekneye dönüp, kamaralarımızda derin bir uykuya daldık.
23 Ocak Çarşamba – Gün 3
Sabah 7:30’da sakin bir Bozburun sabahında uyandık. Sabah yürüyüşü, koşu, erzak temini, su tanklarının doldurulması, yemek hazırlıkları ve genel temizliğin ardından 8:45’te keyifli bir kahvaltıya oturduk. Bulaşıkların yıkanmasının ardından 10:30’da seyrimize başladık. İlk iki günkü lodosun ardından beklediğimiz poyraz Bozburun Koyu’nun şıkır havasından çıkar çıkmaz bizi içine aldı. Şiddetli rüzgar altında orsa seyrinde körfezin ağzına geldik. Atabol Burnu’nu sancakta bırakmamızın ardından ve etkisi iyice hissedilen rüzgar kontrolü zorlaşmış, özlediğimiz tarzda bir seyir yapmamızı sağladı.
Yüksel33 yelkenlerini camadana vurup ilerlerken biz tam açık pozisyonda devam ettik ve seyir biraz daha heyecanlı hale geldi. Bir süre sonra anayelken lazyjack’inin bir çıtası yerinden süzülüp kırbaç hale gelince, anayelkeni mayna etmek zorunda kalıp nefes aldık. Küçük bir molanın ardından seyrimize aynı şekilde devam ettik ama performans odaklı Yüksel33 her gün içten içten devam eden yarışta farkı açmış oldu. Saat 15:30’da yemek, mola ve demirleme çalışması amacıyla 15nm yolun ardından korunaklı Bencik Koyu’na girdik.
Hafifleyen rüzgarda vakit kaybetmemk için iş üstünde birşeyler atıştırıp sırayla herkes dümen ve başüstü arasında görev değişimi yaparak tekrar tekrar su ortasında demirleme çalıştık. Daha sonra tekrar yola çıkıp asimetrik balonlarımızı da kullanarak saat 18 sularında akşam konaklayacağımız Orhaniye Martı Marina’ya ulaştık. Temizlik ardından hasret kalınan duşlar yapıldı, yemekler hazırlandı. Teknelerde yenen yemeklerin devamında tüm grup tek teknede gezi toplantısı için bir araya geldik. Herkes tek tek şu ana kadar geçen zamanı neler umdu, neler buldu şeklinde özetleyip, bundan sonrası için neler yapmak istediğini söyledi. Kaptanlar sözü alıp beklentilerini, amaçlarını, sorumlulukları hatırlattılar. Çoğumuzdan yoğun talep gören vardiyalı gece seyrinin koşulların uygun olması durumunda son gece yapılmasına, bundan önce de marinalara yanaştığımız günlerde gece hava karardıktan sonra dönülmesine, böylece tüm ekibin gece seyri koşullarına iyice alışmasına karar verildi.
24 Ocak Perşembe – Gün 4
Sabah saat 11:30’da Martı Marina’dan yola çıktık. Hedefimiz saat 4’e kadar Datça yönünde ilerlemek, şayet ulaşırsak Datça açığındaki adayı şamandıra olarak kullanmak, ardından Orhaniye’ye geri dönmek. Rüzgarın da uygun olması sayesinde gayet güzel yatık yatık, sağanakları bol, anayelken dümen etkileşimi hakim herkesin dümen tuttuğu bir orsa seyri yaptık. Saat 16:30 gibi Datça’ya varmadan dönüşe geçip, balonları bastık.
Performansçı Yüksel33’de balonda yırtılıp, cenova ıskotasında sorun çıktı. Daha sonrasında ayıbacağıyla yolumuza devam ettik. Böylece yorucu, herkesi üşüten orsanın ardından rahatlayıp ve muz, gofret birşeyler atıştırmaya başladık. Saat 17:30’da güneş battı, hava kararmaya başladı, seyir ışıkları açıldı, 18:30’da zifiri karanlık etrafımızı kapladı. Fenerleri kollayarak, gps cihazından koordinat alıp, harita üzerinde 15 dakikada bir mevki tespit ederek, bir nebze olsun belirsizliğin içinde ilerleyerek, yıldızları seyrederek gece seyrinin keyfini ve heyecanını tatmaya başladık. Doymasak da genel fikir edindirmek açısından tatmin olduk. Saat 19:30’da 8 saat süren 36 deniz millik seyir ardından yine konfor merkezimiz olan Martı Marina’ya bordaladık. Duş ve hazırlıklar ardından 21:00’da yemeğe oturduk, ardından gelen toplu tabu ve blöf oyunlarıyla saati 02:00 edip, yattık.
25 Ocak Cuma – Gün 5
Sabah 8:30 gibi uyandık. Bulaşık yıkama, tuvalet, koşu, duş, kahvaltı ve sabah keyfi ardından saat 12:30’da Martı Marina’da denize açık yan taraftaki uygun yerimizde bordalama eğitimine başladık. Herkes sırayla tekneyle karadan açıldı ve tekrar karaya bordalamayı tamamladı. Yüksel Yatçılık teknik servisi tarafından Yüksel33’ün yırtılan balonu değiştirildi, camadan vurulunca rotasyon yapan furling’i tamir edildi. Saat 14:30’da hazırlıklarımızı tamamlayıp sıcak duşlu Martı Marina’dan ayrılıp Bozburun’a doğru yola çıktık. Atabol Burnu hizasına kadar orta ama soğuk havada orsa gittikten sonra geniş apaza döndük. Havanın kararmasıyla yine gece seyrine başladık. Bozburun’a yaklaşırken ada dönüşü ardından balon basmaya yeltendiğimizde mandar schackle’ı tepede açılınca balon aşağı indi, schackle tepede kaldı.
Geziye gelirken iki şey yapmak istiyordum : gece seyri ve direğe basılmak. İkisini de yapmıştım. Şimdi sıra ikisini birlikte yapmaktaydı. Gece vakti kafa fenerimle rüzgarlı havada direğin tepesindeydim. Keyfime diyecek yok. 20 deniz millik yolun ardından Bozburun’a vardık. Vakit geç karınlar çok aç olunca yemeği hızlandırmak için pide alıp hazırladığımız çorba ve salatayla beraber bir çırpıda yedik. Pidenin verdiği rehavet nasıl atılır? Kahvehanede tavla oynayıp, kahveleri yudumlayarak.
26 Ocak Cumartesi – Gün 6
Sabah saat 6:30’da Levent’i yolcu ettikten sonra 8:30’da kalktık. Standart hale gelen bulaşık, tekne temizliği, erzak temini prosedüründen sonra saat 10:30’da Bozburun’dan da bu senelik ayrıldık. Bozburun Koyu’ndaki adayı geçer geçmez yelken ve balonlarımızı bastık. Kızıl Ada ve Zeytin Adası açığına kadar çok hafif havada bol bol balonla kavança antremanı yaptık. Adaların rüzgarsız bıraktığı alanlardan kurtulduktan sonra hızlandık, orsaya dönüp Kızıl Burun’a yöneldik. Ardından kafayı açıp geniş apazda Ala Burun açıklarına kadar indik. Şiddetlenen rüzgar ve dalgalar sonucu ufak boyutta broşlar da tatmaya başladık. Balonla devam etmeye karar verdik, ancak bir ara balon tersten dolunca da küçük çaplı heyecan yaşamış olduk. Çatal Adası’na yaklaşırken rüzgarın azalması üzerine Kadırga Burnu ardındaki Kumbükü’ne gitmekten vazgeçip B planı uyarınca Serçe Limanı’na yöneldik.
Girişe yaklaşınca motor bastık, koyun kuzeyinden rüzgar ve derinlik sebebiyle vazgeçtik ve yine geçen seneki gibi koyun güney kısmına demirleyip, tekneleri bordalamaya karar verdik. Demirleme konusunda öğrendiklerimizi tekrar etmek için fırsat doğdu. Yüksel33’ün güvenlikli şekilde demir atıp iki koltuk halatıyla kıçtan karaya bağlanması iki saat, ardından Eda’nın bağlanmasıda bir yarım saat sürünce saat 15:00’da girdiğimiz koyda saat 5:30 civarı havanın kararmaya başlaması üzerine karada keşif gezisinden ve bu seneki zodyak yarışlarını düzenlemekten vazgeçtik. Teknelere doluşup, yemek yapmaya giriştik.Tabu, blöf, şarap, tekneler arası gezinti, karanlık koyda yıldız seyretme derken saat 11’den itibaren sırayla uyumaya başladık.
27 Ocak Pazar – Gün 7
Sabah saat 8’de uyandık. Kahvaltı ve hazırlığın ardından 10’da yola koyulduk. Ne var ki bir gün önce azalan rüzgar artık tümden bitmek üzereydi. Yavaş yavaş Gökçe Burnu’nu geçtik ama balonlu seyrimiz Kızıl Ada açığında çakılı kalmamızla baltalandı. Az miktardaki akıntı bile ilerlememizi kesmeye yetiyordu. Bir süre sonra ada ardındaki rüzgarsız alandan kurtulsak da kaç gündür doyasıya yaptığımız hareketli seyirlerin ardından sıcak havada güneş altındaki uzun bekleyiş başladı. Kumlu burun açıklarına kadar biraz motor, biraz balonla ilerledikten sonra Neslihan’ı otobüse yetiştirmekte zorlanacağımızı anlayınca artık sadece motorla ilerlemeye başladık. Kadırga Burnu’ndan sonra rüzgarı Keçi Adası tarafıdan karşıdan alınca hızımız iyice yavaşladı, soğuktan kimse dışarda duramaz oldu. Saat 3’te alırız diye düşündüğümüz bilet alışı, 4’e, 4 buçuğa kaydıktan sonra saat 18’de kalkan otobüs öncesi 17:50’de ancak Marmaris Marina’ya yanaşabildik, Neslihan’a uçarak terminale gitti ve çok şükür yetişti. Uzun süren bekleyiş ve ardından gelen dondurucu soğuk sebebiyle herkes yorgun düşünce yemek için Marmaris’e çıkmaya karar verdik. Burger King ve Mudurnu Chicken’a dağılıp ardından dönüş biletlerini almak için Ulusoy, Kamil Koç ve Pamukkale’ye uğradık. Özsüt’te yenen tatlılar ve açılan tavlalar ardından, içecekleri toplayıp, teknelerin yolunu tuttuk. Saat 12 olduğunda uyanık kimse kalmamıştı.
28 Ocak Pazartesi – Gün 8
Sabah 8’de kalkıp 10’da adam kurtarma eğitimi yapmak için hazırlandık ama dünün devamı olarak yelken yapmaya elverişli rüzgar olmadığı için vazgeçtik. Ardından yapacağımız koyiçi match-race de suya düştü. Böylece günün asıl işi olan temizliğe başladık. Saat 11’de başladığımız temizlik saatler sürdü. Teknenin dışı yıkanıp fırçalandı, çantalar hazırlanıp, odalar boşaltıldı, bulaşıklar yıkanıp, mutfak banyo temizlendi, zemin kaplamaları çıkarılıp sintine temizlendi, zemin kaplamaları, duvarlar, dolaplar silindi. Saat 3’de işleri bitirince duşlarımızı da alıp temizliği tamamladık.
Öğlen yemeğinde kalanlardan tüketip, işleri bitirmenin üstüne son şaraplarımızı yudumladık. Yemek faslı da tamamlandıktan sonra son kontrolleri yapıp çantalarımız karada dizili, tok, temiz, yorgun bir halde havuzluğa kurulduk. İstanbul’u karlar kaplamışken, gezinin bitişiyle beraber gelen sıcak havada birer t-shirt’le havuzlukta, Zorba filminin müziklerinin yarattığı Ege atmosferi eşliğinde, akşamüstü esintisi tatlı tatlı yüzümüze vururken kimimiz düşüncelere kimimiz uykuya daldık. Bir hafta içerisinde iyice alışıp bırakmak istemediğimiz tekne yaşamı, başımızdan geçenler, bir dahası olmayacak ekibimiz, aramızda yaşayıp yalnız bize kalanlar, bizi bekleyen şehir yaşamı ve daha nicesi kafamızdan geçerken sırayla gidiş saati gelenler kalanlarla vedalaşıp marinadan ayrıldı.
İlk geldiğim bu kış gezisinde en sona kalmış, herkesin kazasız, kayıpsız bu güzel geziyi mutlu ve memnun tamamlamış olmasının verdiği hazla Eda’da bu satırları yazıyorum. Havuzluğa çıkmak bile içimden gelmiyor. Bu alışmışlığı, denizi, rüzgarı bırakıp şehre, İstanbul’a, yolculuk zamanı geldi çattı. Birazdan istemeye istemeye marinadan uzaklaşan adımlarla yolculuğuma başlayacağım.
Bahar gezisine sayılı gün var. Çabuk geçer. Kim bilir filoda kaç tekne olacağız? Bu sefer sıcak havada, denizin hakkını vererek, geceleri güvertede uyuyarak neler yapacağız?
Gezinin ardından ileriye yönelik aklımda yer eden iki şey var. Birincisi her havada yelken yapılır. Tekne illa kabuk gibi bir şekilde suda yüzüyor. İkincisi de herşeyin ötesinde en önemli şey öncelikle eğlenmeyi ve sonra da eğlendirmeyi bilmek.
Can Çavlı
Kış Gezisi 2006
21 Ocak Pazartesi – 28 Ocak Pazartesi
Rota :
Marmaris – Çiftlik Koyu – Bozburun – Orhaniye – Bozburun – Serçe Koyu - Marmaris
Tekne1 - Eda
Beneteau Oceanis 331
Levent Baş
Neslihan Gerek
Alper Okay
Can Çavlı
Başak Sucuka
Semih Gilan
Tunç Erkmen
Tekne 2 - Yüksel 33
Beneteau Oceanis 331
Okan Akdağ
Emre Menekşe
Can Özçelik
Berivan Şengül
Coşku Çobanoğlu
Erdem Prekiç
Mehmet Erkan
Haftasonu iki gün takımdan 8 kişi Bodrum’da BAYK’ın düzenlediği Kış Trofesi’nin 1.Ayağı’ndaydık. Dün gece Alper’le beraber Marmaris’e geldik. Ortalık fırtına kıyamet. Yürüyerek marinaya gelirken zorlandık. Marinada flüt direklerle, kırbaç mandarların sesi her tarafı inletiyor. İçimizde bir endişe yattık.
21 Ocak Pazartesi – Gün 1
Sabah saat 8. İstanbul’dan gelen kafile karşımızda. Rüzgar dinmiş, dünden eser yok. Anlatsak kimse inanmaz. Çantalar bir tekneye doldurulduktan sonra kaptanlar teknelerin bürokratik işleriyle uğraşırken, geriye kalan 9 kişilik alışveriş grubunun ilk hedefi daimi hedef olan karın doyurmak ve Tansaş alışverişini son sürat tamamlamak. İçerden alınan çeşitli poğaça, börek, simit ve içeceklerle Tansaş’ın önündeki demirlerin üstünde yan yana, yol yorgunu, güneş gözlerini kamaştırmaya başlamış bir grup insan. Ardından ince elenip sık dokunmuş, paylaştırılmış alışveriş listeleriyle rafları talan etmeye başlıyoruz. Her koridorda birazdan denize açılacak bir yelkenci. Gayet organize toplama işleminin ardından kasalardan sonu gelmeyecekmiş gibi bir geçiş yaşadık. Varımızı yoğumuzu bırakıp onlarca torbayla metre metre fişleri alıp dışarda taksilere yöneldik. Şansımız yerinde. Büyük bagajlı taksi de bulduk.
Her tekne için ayrılmış torbalardaki nimetler yerleştirildikten sonra, bu gezide kullanmanın motivasyonuyla alınmış grili kırmızılı Gill marka tulum ve montlarla 12:30’da gezi toplantısı için puntonda toplaştık. Gezinin amaç ve kapsamının üzrinden son kez geçip, öğütleri dinledikten sonra saat 1’de Yüksel Yatçılık’tan kiraladığımız Eda ve Yüksel33 tekneleriyle suya açıldık. Kadırga Burnu açıklarına kadar motor seyrinin ardından yelkenlerimizi açtık ve lodos rüzgarda dalgaların arasında ine çıka yol alamaya başladık. Sonra asimetrik balonlarımızı da basıp tecrübe ettik. Daha sonra yine motor seyrine geçip Çiftlik Adası’nın iskele tarafındaki iki tarafı serpintili geçişten koya girdik.
İskelemizde kalan tahtaları kış sebebiyle sökülmüş iskeleye sırayla bağlanmaya giriştik. Geri kalanlar teknede tetikte beklerken Alper ve Semih iskelenin 30m’yi aşkın demir omurgası üzerinde akrobatik hünerlerini göstererek ileri geri gidip gelerek halatları bağladı. Dalgaların da zorlaştırdığı süreç yarım saatten uzun zamanımızı aldı, ama tekneleri birbirine bordalayıp baştan, kıçtan, yandan iyice sağlamlaştırdık. Her ihtimale karşı gece saatbaşı nöbete kalkılıp durum kontrolü yapılacak. Bundan sonra çevre araştırmaları başladı. Hem karadan, hem de zodyak botla sudan koyu başkalarına aktarabileceğimiz şekilde tanımaya çalıştık. Hava kararmaya yaklaşırken tekneler iyice düzenlendikten sonra ilk akşam yemeği hazırlıkları başladı. Eda teknesi olarak Neslihan’la Alper’in hazırladığı et, makarna ve salatalalı menüyü iki şarap eşliğinde mideye indirdikten sonra tekneler buluşup ilk tabu oyununa giriştik. Ardından herkes Neslihan’ın doğumgünü için Eda’ya toplaştı. Sıcak şarap ve gofretlerle bir güzel kutladık. Saat 9’dan itibaren bir önceki geceden gelen yorgunluğun etkisiyle herkes peş peşe yatakların yolunu tuttu. Saat 11:30’da Barış Aydınsoy askerden arayınca mutlu olduk.
Herkes derin uykudayken, saatbaşı yanımda Levent uyanıyor, dışarı çıkıp etrafı kontrol ediyor, gelip tekrar yatıyor. Onlarca ayrıntıdan bir tanesi.
22 Ocak Salı – Gün 2
Sabah 7:15’de uyandıktan sonra 7:45’e kadar odalar toplandı, bulaşıklar yıkandı ve direğe basma oyunu için güvertelere toplandık. İki tekneden beşer kişilik takımları sahaya çıktı. Oyunun amacı herkesi sırayla direğe basıp indirmek. Direğe çıkan bir ipi sancak gurcataya bağladıysa, bir sonraki oradan çözüp iskele gurcataya bağlayacak. Görevler tırmanıcı, kollamacı, direkdibi basıcı, ip çekici, vinççi. Başabaş giden mücadelede en sona biri 60lı biri 80li kilolarda seyreden Can kaldı. Alper’le Semih hafif olanı son sürat yukarı bastı ama o da ne birisi yukardaki ipi düşürdü. Aynı ikilinin Can’ı lastik top gibi yere indirip, çıkarması ekstra basmaya rağmen Eda teknesine ipi göğüsletti.
8:30’da motorla seyre başladık. Gökyüzü kuzeyde gri, güneyde beyaz bulutlarla tamamen kaplanmış durumda. Akyar Burnu’nu geçince kahavaltı ettik ve Kızıl Ada yakınlarında ana yelken ve balonla yelken seyrine başladık. Lodos rüzgarıyla Çatal Adası ile anakara arasından, ardından Ala Burun’u geçtik. Kızıl Burun’u dönüp Yeşilova Körfezi’ne girişimizle beraber yağmur altında seyretmeye başladık. Rüzgar yön değiştirince balonları topladık. Esen poyrazla orsa seyrinde Zeytin Adası’nı geçtik. Kiseli Ada’yı geçip Bozburun’a yaklaştığımızda yağmur dindi, rüzgar azaldı, sis kalktı. Gerçeklikten soyutlanıp, balonla usul usul süzülerek bir huzur diyarına giriş yaptık.
Yüksel33 bir süre öncesine kadar içinde bulunduğumuz havada arızalanan mandar ve çıkan çıtanın tamirini yaptıktan sonra Bozburun Limanı’na sancak borda bağlandık. Bağlanan elektrikle yemekler pişti. Bizim menümüz çorba, makarna, sosis. Yemeğin ardından beldeye dağıldık. Akşam yemeği için lokanta, atıştırma için pideci, akşam için kahve aramak geçen seneki gezinin hatıralarını canlandırmak için idealdi. Bizi bekleyen hava hakkında fikir sahibi olmak için internet’i kullandıktan sonra, teknelerde toplantı yaptık.
19:30’da Gordon Restoran yanındaki geçen sene de yediğimiz restoranda toplu yemeğe gittik. Çupra, kalamar, haydari, patlıcan küp ve salatadan oluşan menünün kişi başı maliyeti 13ytl, büyük rakı 30ytl. Afiyetle yediğimiz yemeğin ardından kırmızı, sırıtkan ve çakırkeyif olduk. Aramızda olmayan arkadaşlarımızı andık, çok eğleniyoruz diye Özge’nin kulaklarını çınlattık, fallara baktık, şarkı söyledik. 22:30’da Bozburan’da merkezden tekne yapım yerlerine doğru olan sahil yolunu takip ederek gece yürüyüşüne çıktık. Coşku telefonla kadim dostu Benan’ı da kısmen aramıza kattı. Güzel bir yürüyüşün ardından, hafiften ürpermeye başlayan bedenlerle Yılmaz Kaptan Pansiyon’un daha da ilerisinden asfalt yola gelmeden dönüşe geçtik. 23:30 civarında tekneye dönüp, kamaralarımızda derin bir uykuya daldık.
23 Ocak Çarşamba – Gün 3
Sabah 7:30’da sakin bir Bozburun sabahında uyandık. Sabah yürüyüşü, koşu, erzak temini, su tanklarının doldurulması, yemek hazırlıkları ve genel temizliğin ardından 8:45’te keyifli bir kahvaltıya oturduk. Bulaşıkların yıkanmasının ardından 10:30’da seyrimize başladık. İlk iki günkü lodosun ardından beklediğimiz poyraz Bozburun Koyu’nun şıkır havasından çıkar çıkmaz bizi içine aldı. Şiddetli rüzgar altında orsa seyrinde körfezin ağzına geldik. Atabol Burnu’nu sancakta bırakmamızın ardından ve etkisi iyice hissedilen rüzgar kontrolü zorlaşmış, özlediğimiz tarzda bir seyir yapmamızı sağladı.
Yüksel33 yelkenlerini camadana vurup ilerlerken biz tam açık pozisyonda devam ettik ve seyir biraz daha heyecanlı hale geldi. Bir süre sonra anayelken lazyjack’inin bir çıtası yerinden süzülüp kırbaç hale gelince, anayelkeni mayna etmek zorunda kalıp nefes aldık. Küçük bir molanın ardından seyrimize aynı şekilde devam ettik ama performans odaklı Yüksel33 her gün içten içten devam eden yarışta farkı açmış oldu. Saat 15:30’da yemek, mola ve demirleme çalışması amacıyla 15nm yolun ardından korunaklı Bencik Koyu’na girdik.
Hafifleyen rüzgarda vakit kaybetmemk için iş üstünde birşeyler atıştırıp sırayla herkes dümen ve başüstü arasında görev değişimi yaparak tekrar tekrar su ortasında demirleme çalıştık. Daha sonra tekrar yola çıkıp asimetrik balonlarımızı da kullanarak saat 18 sularında akşam konaklayacağımız Orhaniye Martı Marina’ya ulaştık. Temizlik ardından hasret kalınan duşlar yapıldı, yemekler hazırlandı. Teknelerde yenen yemeklerin devamında tüm grup tek teknede gezi toplantısı için bir araya geldik. Herkes tek tek şu ana kadar geçen zamanı neler umdu, neler buldu şeklinde özetleyip, bundan sonrası için neler yapmak istediğini söyledi. Kaptanlar sözü alıp beklentilerini, amaçlarını, sorumlulukları hatırlattılar. Çoğumuzdan yoğun talep gören vardiyalı gece seyrinin koşulların uygun olması durumunda son gece yapılmasına, bundan önce de marinalara yanaştığımız günlerde gece hava karardıktan sonra dönülmesine, böylece tüm ekibin gece seyri koşullarına iyice alışmasına karar verildi.
24 Ocak Perşembe – Gün 4
Sabah saat 11:30’da Martı Marina’dan yola çıktık. Hedefimiz saat 4’e kadar Datça yönünde ilerlemek, şayet ulaşırsak Datça açığındaki adayı şamandıra olarak kullanmak, ardından Orhaniye’ye geri dönmek. Rüzgarın da uygun olması sayesinde gayet güzel yatık yatık, sağanakları bol, anayelken dümen etkileşimi hakim herkesin dümen tuttuğu bir orsa seyri yaptık. Saat 16:30 gibi Datça’ya varmadan dönüşe geçip, balonları bastık.
Performansçı Yüksel33’de balonda yırtılıp, cenova ıskotasında sorun çıktı. Daha sonrasında ayıbacağıyla yolumuza devam ettik. Böylece yorucu, herkesi üşüten orsanın ardından rahatlayıp ve muz, gofret birşeyler atıştırmaya başladık. Saat 17:30’da güneş battı, hava kararmaya başladı, seyir ışıkları açıldı, 18:30’da zifiri karanlık etrafımızı kapladı. Fenerleri kollayarak, gps cihazından koordinat alıp, harita üzerinde 15 dakikada bir mevki tespit ederek, bir nebze olsun belirsizliğin içinde ilerleyerek, yıldızları seyrederek gece seyrinin keyfini ve heyecanını tatmaya başladık. Doymasak da genel fikir edindirmek açısından tatmin olduk. Saat 19:30’da 8 saat süren 36 deniz millik seyir ardından yine konfor merkezimiz olan Martı Marina’ya bordaladık. Duş ve hazırlıklar ardından 21:00’da yemeğe oturduk, ardından gelen toplu tabu ve blöf oyunlarıyla saati 02:00 edip, yattık.
25 Ocak Cuma – Gün 5
Sabah 8:30 gibi uyandık. Bulaşık yıkama, tuvalet, koşu, duş, kahvaltı ve sabah keyfi ardından saat 12:30’da Martı Marina’da denize açık yan taraftaki uygun yerimizde bordalama eğitimine başladık. Herkes sırayla tekneyle karadan açıldı ve tekrar karaya bordalamayı tamamladı. Yüksel Yatçılık teknik servisi tarafından Yüksel33’ün yırtılan balonu değiştirildi, camadan vurulunca rotasyon yapan furling’i tamir edildi. Saat 14:30’da hazırlıklarımızı tamamlayıp sıcak duşlu Martı Marina’dan ayrılıp Bozburun’a doğru yola çıktık. Atabol Burnu hizasına kadar orta ama soğuk havada orsa gittikten sonra geniş apaza döndük. Havanın kararmasıyla yine gece seyrine başladık. Bozburun’a yaklaşırken ada dönüşü ardından balon basmaya yeltendiğimizde mandar schackle’ı tepede açılınca balon aşağı indi, schackle tepede kaldı.
Geziye gelirken iki şey yapmak istiyordum : gece seyri ve direğe basılmak. İkisini de yapmıştım. Şimdi sıra ikisini birlikte yapmaktaydı. Gece vakti kafa fenerimle rüzgarlı havada direğin tepesindeydim. Keyfime diyecek yok. 20 deniz millik yolun ardından Bozburun’a vardık. Vakit geç karınlar çok aç olunca yemeği hızlandırmak için pide alıp hazırladığımız çorba ve salatayla beraber bir çırpıda yedik. Pidenin verdiği rehavet nasıl atılır? Kahvehanede tavla oynayıp, kahveleri yudumlayarak.
26 Ocak Cumartesi – Gün 6
Sabah saat 6:30’da Levent’i yolcu ettikten sonra 8:30’da kalktık. Standart hale gelen bulaşık, tekne temizliği, erzak temini prosedüründen sonra saat 10:30’da Bozburun’dan da bu senelik ayrıldık. Bozburun Koyu’ndaki adayı geçer geçmez yelken ve balonlarımızı bastık. Kızıl Ada ve Zeytin Adası açığına kadar çok hafif havada bol bol balonla kavança antremanı yaptık. Adaların rüzgarsız bıraktığı alanlardan kurtulduktan sonra hızlandık, orsaya dönüp Kızıl Burun’a yöneldik. Ardından kafayı açıp geniş apazda Ala Burun açıklarına kadar indik. Şiddetlenen rüzgar ve dalgalar sonucu ufak boyutta broşlar da tatmaya başladık. Balonla devam etmeye karar verdik, ancak bir ara balon tersten dolunca da küçük çaplı heyecan yaşamış olduk. Çatal Adası’na yaklaşırken rüzgarın azalması üzerine Kadırga Burnu ardındaki Kumbükü’ne gitmekten vazgeçip B planı uyarınca Serçe Limanı’na yöneldik.
Girişe yaklaşınca motor bastık, koyun kuzeyinden rüzgar ve derinlik sebebiyle vazgeçtik ve yine geçen seneki gibi koyun güney kısmına demirleyip, tekneleri bordalamaya karar verdik. Demirleme konusunda öğrendiklerimizi tekrar etmek için fırsat doğdu. Yüksel33’ün güvenlikli şekilde demir atıp iki koltuk halatıyla kıçtan karaya bağlanması iki saat, ardından Eda’nın bağlanmasıda bir yarım saat sürünce saat 15:00’da girdiğimiz koyda saat 5:30 civarı havanın kararmaya başlaması üzerine karada keşif gezisinden ve bu seneki zodyak yarışlarını düzenlemekten vazgeçtik. Teknelere doluşup, yemek yapmaya giriştik.Tabu, blöf, şarap, tekneler arası gezinti, karanlık koyda yıldız seyretme derken saat 11’den itibaren sırayla uyumaya başladık.
27 Ocak Pazar – Gün 7
Sabah saat 8’de uyandık. Kahvaltı ve hazırlığın ardından 10’da yola koyulduk. Ne var ki bir gün önce azalan rüzgar artık tümden bitmek üzereydi. Yavaş yavaş Gökçe Burnu’nu geçtik ama balonlu seyrimiz Kızıl Ada açığında çakılı kalmamızla baltalandı. Az miktardaki akıntı bile ilerlememizi kesmeye yetiyordu. Bir süre sonra ada ardındaki rüzgarsız alandan kurtulsak da kaç gündür doyasıya yaptığımız hareketli seyirlerin ardından sıcak havada güneş altındaki uzun bekleyiş başladı. Kumlu burun açıklarına kadar biraz motor, biraz balonla ilerledikten sonra Neslihan’ı otobüse yetiştirmekte zorlanacağımızı anlayınca artık sadece motorla ilerlemeye başladık. Kadırga Burnu’ndan sonra rüzgarı Keçi Adası tarafıdan karşıdan alınca hızımız iyice yavaşladı, soğuktan kimse dışarda duramaz oldu. Saat 3’te alırız diye düşündüğümüz bilet alışı, 4’e, 4 buçuğa kaydıktan sonra saat 18’de kalkan otobüs öncesi 17:50’de ancak Marmaris Marina’ya yanaşabildik, Neslihan’a uçarak terminale gitti ve çok şükür yetişti. Uzun süren bekleyiş ve ardından gelen dondurucu soğuk sebebiyle herkes yorgun düşünce yemek için Marmaris’e çıkmaya karar verdik. Burger King ve Mudurnu Chicken’a dağılıp ardından dönüş biletlerini almak için Ulusoy, Kamil Koç ve Pamukkale’ye uğradık. Özsüt’te yenen tatlılar ve açılan tavlalar ardından, içecekleri toplayıp, teknelerin yolunu tuttuk. Saat 12 olduğunda uyanık kimse kalmamıştı.
28 Ocak Pazartesi – Gün 8
Sabah 8’de kalkıp 10’da adam kurtarma eğitimi yapmak için hazırlandık ama dünün devamı olarak yelken yapmaya elverişli rüzgar olmadığı için vazgeçtik. Ardından yapacağımız koyiçi match-race de suya düştü. Böylece günün asıl işi olan temizliğe başladık. Saat 11’de başladığımız temizlik saatler sürdü. Teknenin dışı yıkanıp fırçalandı, çantalar hazırlanıp, odalar boşaltıldı, bulaşıklar yıkanıp, mutfak banyo temizlendi, zemin kaplamaları çıkarılıp sintine temizlendi, zemin kaplamaları, duvarlar, dolaplar silindi. Saat 3’de işleri bitirince duşlarımızı da alıp temizliği tamamladık.
Öğlen yemeğinde kalanlardan tüketip, işleri bitirmenin üstüne son şaraplarımızı yudumladık. Yemek faslı da tamamlandıktan sonra son kontrolleri yapıp çantalarımız karada dizili, tok, temiz, yorgun bir halde havuzluğa kurulduk. İstanbul’u karlar kaplamışken, gezinin bitişiyle beraber gelen sıcak havada birer t-shirt’le havuzlukta, Zorba filminin müziklerinin yarattığı Ege atmosferi eşliğinde, akşamüstü esintisi tatlı tatlı yüzümüze vururken kimimiz düşüncelere kimimiz uykuya daldık. Bir hafta içerisinde iyice alışıp bırakmak istemediğimiz tekne yaşamı, başımızdan geçenler, bir dahası olmayacak ekibimiz, aramızda yaşayıp yalnız bize kalanlar, bizi bekleyen şehir yaşamı ve daha nicesi kafamızdan geçerken sırayla gidiş saati gelenler kalanlarla vedalaşıp marinadan ayrıldı.
İlk geldiğim bu kış gezisinde en sona kalmış, herkesin kazasız, kayıpsız bu güzel geziyi mutlu ve memnun tamamlamış olmasının verdiği hazla Eda’da bu satırları yazıyorum. Havuzluğa çıkmak bile içimden gelmiyor. Bu alışmışlığı, denizi, rüzgarı bırakıp şehre, İstanbul’a, yolculuk zamanı geldi çattı. Birazdan istemeye istemeye marinadan uzaklaşan adımlarla yolculuğuma başlayacağım.
Bahar gezisine sayılı gün var. Çabuk geçer. Kim bilir filoda kaç tekne olacağız? Bu sefer sıcak havada, denizin hakkını vererek, geceleri güvertede uyuyarak neler yapacağız?
Gezinin ardından ileriye yönelik aklımda yer eden iki şey var. Birincisi her havada yelken yapılır. Tekne illa kabuk gibi bir şekilde suda yüzüyor. İkincisi de herşeyin ötesinde en önemli şey öncelikle eğlenmeyi ve sonra da eğlendirmeyi bilmek.
Can Çavlı
May 29, 2005
Bahar Gezisi 2005
Boğaziçi Üniversitesi Yelken Takımı
Bahar Gezisi 2005
Rota :
Marmaris – Çiftlik Koyu – Göcek – Fethiye Körfezi – Marmaris Denizcilik Festivali
Tekne Grupları:
1) Cem Eğrikavuk, Hande Eğrikavuk, Can Baysal, İdil Seda Ak, Aslıhan Dinçer, Emrah Balcıoğlu
2) Esen Durmaz, Okan Akdağ, Coşku Çobanoğlu, Senem Bereketçi, Seden Karakurt, Merve Aslı Müjdeci
3) Levent Baş, Sinan Koçak, Caroline Thompson, Mehmet Erkan, Zahit Güneri, Erdem Prekiç, Hakan Karaca
4) Emre Menekşe, Neslihan Gerek, Başak Sucuka, Yağız Engin, Can Özçelik, Pınar Cumalı, Nurçin Eğercioğlu
5) Barış Aydınsoy, Özge Karakoca, Burçe Ergel, Tunç Öztunç, Onur Okutur, Ozan Yılmaz, Aslı Bal
6) Alper Okay, Ozan Yusuf Kaya, Berivan Şengül, İbrahim Ulukaya, Gözde Tuncer, Can Cavlı, Zeynep Adalı
23.04.2005 – 1.Gün
“6 tekne çıkacağız geziye! Bu gezi rekor sayıya ulaşmalı: 40 kişi 40!!!” Levent iyi gaz vermişti herkese. 40 kişilik inanılmaz bir kadro Harem’de tamamandı ve Pamukkale’nin Setralarıyla rahat bir yolculuğun (aksini düşününenler dönüş yolunu hatırlasın) ardından sabah 11.00’de Marmaris otogarda herkesin elinde bir alışveriş listesi, tüm ekipte bir telaş... 6 teknenin kaptanları Cem, Levent, Esen, Emre, Barış ve Alper tekneleri teslim almaya gitmişlerdi bile. Kalanlar ise servisle doğru Tansaş’a! Her tekne 3-4 araba doldurduktan ve geç de olsa kasadan çıktıktan sonra saat 13.00’ü bulmuştu. Tansaş’ın servisleriyle torbalarımızı yüklenip Netsel Marina’nın yolunu tuttuk ve teknelerimizi yerleştirdik. Tüm bunlar saat 14.00’de seyire geçebilmek için hızla yapılmıştı ancak Barış’ınteknesindeki telsizin çalışmadığı farkedilince (-ki ilk aksilik daha marinadan çıkmadan yakamıza yakışmıştı o gün) düzeltilmesi beklendi ve 17.00’de tüm tekneler demir aldı.
İlk gece seyir yapılması planlanmıştı. Rota Kaş-Kekova’ya doğruydu. Marina çıkışında rüzgar tam beklenen gibiydi: 5-10 knot arası esen rüzgarla 1-2 saat problemsiz seyir yapabildik. Ta ki Levent’in teknesinde cenova yırtılana kadar. Ayrıca da vinç kollarından birini suya düşürmüşler, yüzer olmasına rağmen dalgalar yüzünden gözden kaybedip alamamışlardı. Fazla zaman kaybetmeden Levent, Netsel Marina’ya geri dönmeye karar verdi. Diğer teknelerin ise rotayı değiştirmeden devam etmesi planlandı. Fazla zaman geçmeden telsizden bir aksilik daha duyuldu. Bu kez de Barış’ın teknede ana yelken Ferlingi sıkışmış ve ana yelken açılmıyordu. Bir de şanzıman teli kopmuş ve de balon iskotaları pervaneye dolanmış. Barış’ en yakın olan tekne: Emre Barışlar’ın yanına gitti. Hava baya sertleşmiş ve dalgalar seyrimizi zorlaştırmıştı. Rüzgar ort. 17 knottu. Kalan 3 tekne geceyi yakındaki Çiftlik Koyunda geçirmeye karar vererek. Alperin teknesindeki GPS çalışmadığı ve diğer tekneler de gözden kaybolduğu için koya baya geç ulaştışlar ama sonuçta Levent’in de onlara yetişmesiyle 4 tekne Çiftlik’te demirlerdi. Emre Barış’ı Marmaris’e kadar çekerek ancak sabah 4.00’de marinaya ulaşabilmişler ve bir dalgıçla pervaneden iskotayı kurtarmışlar.
24.04.2005 – 2.Gün
Dün yaşanan asiliklerin ardından tüm ekipler yorgundu ve Kaş-Kekova planından çoktan vazgeçilmişti bile. Saat 11.00de seyirimiz başladı. 10 knottan fazla rüzgar vardı. Herkes balon basmaya karar verdi. Bu sırada telsizle Emra’den Balonla ilgili uyarılar da gelmeye başladı. Balonları suya düşürmek üzerelerdi.Öğleden sonra hava yine dünkü gibi serleşmeye ve seyiri zorlaştırmaya başladı.Tüm gün seyir yaparak akşam kapı koyuna demirledik.
25.04.2005 – 3.Gün
Kapı koyunda erken saatlerde uyanmaya başlayan takımda kahvaltı hazırlıkları sürerken herkes mayolarını giyip denize atlamıştı bile. Bir yandan bulaşıklarını yıkayan tekneler bir yandan da zoodiacları kapıp kürek savaşına giriştiler. 5 kişilik korsan zoodiac tüm kürekleri çalıp kalanları ortada bırakınca komik bir sahne çıktı ortaya.
İki gündür havanın sürekli sertlemesinde herkes bezmişti ve bugün biraz daha az seyirle dinlenmeyi tercih ettik. Öğleden sonra demir alarak Tersane adasına doğru yol aldık. Akşam da orada demirledik.
26.04.2005 - 4.gün
Tersane Adası’nda eğlenceli bir akşamdan sonra rota akşam Göcek Marina’ya varmak üzere belirlendi ve uzunca bir seyir için demir alındı. Rüzgar hafifti ve zaman zaman motorla seyir yapmayı da gerektiriyordu. Seyir boyunca tekne yarışları yaptık. Alper’in teknesinde Ferling sıkışınca yarış bi yana yelken açmak bile mümkün olmadı. Yelkeni yırtmamak ve sıkışan Ferlingi açabilmek için Ozan YK direğe tırmanarak durumu kurtardı. Akşamüstü Göcek Belediye Marina’ya yaklaşırken bir sorun da Cem’in teknede çıktı: Balonları tamamen suya düşmüş ve zor kurtarılmıştı. Neyse ki hava hafif diyerek bu iki sorunu da ucuz atlatmıştık.
Tüm takım Göcek Marina’da duşunu aldıktan sonra yemek için sabırsızlanıyordu Sonunda teknede yemek pişmeyecek ve bulaşık yıkanmayacaktı. Yemekten sonra gezinin sadece ilk bölümüne katılanları uğurladık. Balıklarımızı yiyip geceyi de dans ve eğlenceyle geçirdik.
27.04.2005 - 5.gün
Göcek Marina’da geziden ayrılan birkaç kişiyi daha uğurladıktan sonra demir aldık. Öğle yemeğimizi seyyar(!) gözlemeciden hazıra konarak geçiştiridik ve bol bol yüzüp güneşlendik. Akşamüstü ise yassı adaların önünde yarışlar yaptık ancak Alper’in teknesinde ana yelken Ferling’i sıkışınca 6. tekne yarışamadı. Durumu düzeltmek için Ozan YK direğe tırmanarak ana yelkenle savaştı.
28.04.2005 - 6.Gün
Kahvaltımızı açıkta yaptıktan sonra Marmaris’e doğru seyire devam ettik.Alper’in teknesindeki Ferling sorunu bugün de belirdi. Yine ana yelken sıkıştı. Akşamüstü yorgun bir şekilde marinaya dönmüştük. Herkes Netzel Marina’nın duşlarına koşturdu. Ardından da Marmaris’e dönme amacımıza gelmişti. Cuma ve Cumartesi günü Marmaris Denizcilik Festivali kapsamındaki yat yarışına katılacaktık. Bu sebeple de hemen tüm takım kokteyle koşturduk. Tabi önce kaptanlar yarışla ilgili gerekli brifingi aldılar. Tekne takımları belirlendi ve kaptanlar takımlarına gaz vermeye başlamıştı bile. Kokteylden sonra Marmaris’te akşam yemeklerimizi yedik.
29.04.2005 - 7.gün
Yarış sabahı tüm tekneler erkenden uyandı ve yarış hazırlıklarına koyuldular. Ağırlıklar azaltıldı flamalarımız indirildi. Açıkta da tramola ve kavança antrenmanlarının ardından herkes yarışa hazırdı. Cuma günü olan ilk etap saat 12.00 de başladı. Üçgen rota için şamandıralar atıldı ve orsa kolu ile yarışa başlandı. Rüzgar yarış için gayet uygundu ancak Yüksel’in tekneleriyle koşmak mümkün değildi daha çok emekliyorduk. Yine de tüm tekneler o gün yarışı tamamladı.Levent ve Erdem’in de yarıştığı Sağnak ilk finish gören tekneydi. Overall’da da birincilik elindeydi. Sonuncular ise kendi aralarında bir mach race havasında yarışan ve arkalarından şamandıraların toplandığı Barış ve Alper’indi.
Yarış sonrası duşlarını alıp dinlenen ekibimiz son kalan yiyeceklerini de tüketmek için yemek hazırlıklarındaydı. Ertesi günkü yarış da düşünülerek erken erken yatıldı.
30.04.2005 - 8. gün –dönüyoruz-
Teknede uyandığımız son sabah herkes artık yorgun ama yarış için hazırdı. 11.00 de başlayacak yarış için hazırlandık ve bu akşam dönüş yoluna geçeceğimiz için çantalarımızı da toparladık. Yarış sorunsuz start aldı. Yarışta Sağnak yine ilk finish gören tekneydi. Boğaziçi Takımları içinde ise Esen’in tekne geçilemedi. Esense bu birincilikte Okan’ın tecrübelerini öve öve bitiremedi. Yarış bir şekilde tamamlandı ve yarış tamamlandığında herkes –sanırım özellikle de Yüksel 26- ne olursa olsun finish görüp ödül alabileceği için memnundu. Yarış sonrası marinaya dönmeden tekneleri sorunsuz ve temiz bırakabilmek için açıkta tekne temizliğine giriştik. Marina’ya dönüldüğünde herkes akşamki ödül töreni için hazırlanmaya başladı. Saat 7de bizi marinadan almaya gelen servise binerek İçmeler’e gittik. Ödül töreninde Boğaziçi Üniversitesi adının sıkça tekrarlanması herkesi oldukça etkiledi sanırım. Kolay mı 5 ödül! Kokteylin ardından saat 9 da otelden ayrıldık ve Marmariste oyalanmak için kalan bir saatimizi de British pub’da dans ederek geçirdik.
Bol duraklı otobüs yolculuğumuzun ardından öğlen saatlerinde İstanbul’daydık.
Gözde Tunçer
Bahar Gezisi 2005
Rota :
Marmaris – Çiftlik Koyu – Göcek – Fethiye Körfezi – Marmaris Denizcilik Festivali
Tekne Grupları:
1) Cem Eğrikavuk, Hande Eğrikavuk, Can Baysal, İdil Seda Ak, Aslıhan Dinçer, Emrah Balcıoğlu
2) Esen Durmaz, Okan Akdağ, Coşku Çobanoğlu, Senem Bereketçi, Seden Karakurt, Merve Aslı Müjdeci
3) Levent Baş, Sinan Koçak, Caroline Thompson, Mehmet Erkan, Zahit Güneri, Erdem Prekiç, Hakan Karaca
4) Emre Menekşe, Neslihan Gerek, Başak Sucuka, Yağız Engin, Can Özçelik, Pınar Cumalı, Nurçin Eğercioğlu
5) Barış Aydınsoy, Özge Karakoca, Burçe Ergel, Tunç Öztunç, Onur Okutur, Ozan Yılmaz, Aslı Bal
6) Alper Okay, Ozan Yusuf Kaya, Berivan Şengül, İbrahim Ulukaya, Gözde Tuncer, Can Cavlı, Zeynep Adalı
23.04.2005 – 1.Gün
“6 tekne çıkacağız geziye! Bu gezi rekor sayıya ulaşmalı: 40 kişi 40!!!” Levent iyi gaz vermişti herkese. 40 kişilik inanılmaz bir kadro Harem’de tamamandı ve Pamukkale’nin Setralarıyla rahat bir yolculuğun (aksini düşününenler dönüş yolunu hatırlasın) ardından sabah 11.00’de Marmaris otogarda herkesin elinde bir alışveriş listesi, tüm ekipte bir telaş... 6 teknenin kaptanları Cem, Levent, Esen, Emre, Barış ve Alper tekneleri teslim almaya gitmişlerdi bile. Kalanlar ise servisle doğru Tansaş’a! Her tekne 3-4 araba doldurduktan ve geç de olsa kasadan çıktıktan sonra saat 13.00’ü bulmuştu. Tansaş’ın servisleriyle torbalarımızı yüklenip Netsel Marina’nın yolunu tuttuk ve teknelerimizi yerleştirdik. Tüm bunlar saat 14.00’de seyire geçebilmek için hızla yapılmıştı ancak Barış’ınteknesindeki telsizin çalışmadığı farkedilince (-ki ilk aksilik daha marinadan çıkmadan yakamıza yakışmıştı o gün) düzeltilmesi beklendi ve 17.00’de tüm tekneler demir aldı.
İlk gece seyir yapılması planlanmıştı. Rota Kaş-Kekova’ya doğruydu. Marina çıkışında rüzgar tam beklenen gibiydi: 5-10 knot arası esen rüzgarla 1-2 saat problemsiz seyir yapabildik. Ta ki Levent’in teknesinde cenova yırtılana kadar. Ayrıca da vinç kollarından birini suya düşürmüşler, yüzer olmasına rağmen dalgalar yüzünden gözden kaybedip alamamışlardı. Fazla zaman kaybetmeden Levent, Netsel Marina’ya geri dönmeye karar verdi. Diğer teknelerin ise rotayı değiştirmeden devam etmesi planlandı. Fazla zaman geçmeden telsizden bir aksilik daha duyuldu. Bu kez de Barış’ın teknede ana yelken Ferlingi sıkışmış ve ana yelken açılmıyordu. Bir de şanzıman teli kopmuş ve de balon iskotaları pervaneye dolanmış. Barış’ en yakın olan tekne: Emre Barışlar’ın yanına gitti. Hava baya sertleşmiş ve dalgalar seyrimizi zorlaştırmıştı. Rüzgar ort. 17 knottu. Kalan 3 tekne geceyi yakındaki Çiftlik Koyunda geçirmeye karar vererek. Alperin teknesindeki GPS çalışmadığı ve diğer tekneler de gözden kaybolduğu için koya baya geç ulaştışlar ama sonuçta Levent’in de onlara yetişmesiyle 4 tekne Çiftlik’te demirlerdi. Emre Barış’ı Marmaris’e kadar çekerek ancak sabah 4.00’de marinaya ulaşabilmişler ve bir dalgıçla pervaneden iskotayı kurtarmışlar.
24.04.2005 – 2.Gün
Dün yaşanan asiliklerin ardından tüm ekipler yorgundu ve Kaş-Kekova planından çoktan vazgeçilmişti bile. Saat 11.00de seyirimiz başladı. 10 knottan fazla rüzgar vardı. Herkes balon basmaya karar verdi. Bu sırada telsizle Emra’den Balonla ilgili uyarılar da gelmeye başladı. Balonları suya düşürmek üzerelerdi.Öğleden sonra hava yine dünkü gibi serleşmeye ve seyiri zorlaştırmaya başladı.Tüm gün seyir yaparak akşam kapı koyuna demirledik.
25.04.2005 – 3.Gün
Kapı koyunda erken saatlerde uyanmaya başlayan takımda kahvaltı hazırlıkları sürerken herkes mayolarını giyip denize atlamıştı bile. Bir yandan bulaşıklarını yıkayan tekneler bir yandan da zoodiacları kapıp kürek savaşına giriştiler. 5 kişilik korsan zoodiac tüm kürekleri çalıp kalanları ortada bırakınca komik bir sahne çıktı ortaya.
İki gündür havanın sürekli sertlemesinde herkes bezmişti ve bugün biraz daha az seyirle dinlenmeyi tercih ettik. Öğleden sonra demir alarak Tersane adasına doğru yol aldık. Akşam da orada demirledik.
26.04.2005 - 4.gün
Tersane Adası’nda eğlenceli bir akşamdan sonra rota akşam Göcek Marina’ya varmak üzere belirlendi ve uzunca bir seyir için demir alındı. Rüzgar hafifti ve zaman zaman motorla seyir yapmayı da gerektiriyordu. Seyir boyunca tekne yarışları yaptık. Alper’in teknesinde Ferling sıkışınca yarış bi yana yelken açmak bile mümkün olmadı. Yelkeni yırtmamak ve sıkışan Ferlingi açabilmek için Ozan YK direğe tırmanarak durumu kurtardı. Akşamüstü Göcek Belediye Marina’ya yaklaşırken bir sorun da Cem’in teknede çıktı: Balonları tamamen suya düşmüş ve zor kurtarılmıştı. Neyse ki hava hafif diyerek bu iki sorunu da ucuz atlatmıştık.
Tüm takım Göcek Marina’da duşunu aldıktan sonra yemek için sabırsızlanıyordu Sonunda teknede yemek pişmeyecek ve bulaşık yıkanmayacaktı. Yemekten sonra gezinin sadece ilk bölümüne katılanları uğurladık. Balıklarımızı yiyip geceyi de dans ve eğlenceyle geçirdik.
27.04.2005 - 5.gün
Göcek Marina’da geziden ayrılan birkaç kişiyi daha uğurladıktan sonra demir aldık. Öğle yemeğimizi seyyar(!) gözlemeciden hazıra konarak geçiştiridik ve bol bol yüzüp güneşlendik. Akşamüstü ise yassı adaların önünde yarışlar yaptık ancak Alper’in teknesinde ana yelken Ferling’i sıkışınca 6. tekne yarışamadı. Durumu düzeltmek için Ozan YK direğe tırmanarak ana yelkenle savaştı.
28.04.2005 - 6.Gün
Kahvaltımızı açıkta yaptıktan sonra Marmaris’e doğru seyire devam ettik.Alper’in teknesindeki Ferling sorunu bugün de belirdi. Yine ana yelken sıkıştı. Akşamüstü yorgun bir şekilde marinaya dönmüştük. Herkes Netzel Marina’nın duşlarına koşturdu. Ardından da Marmaris’e dönme amacımıza gelmişti. Cuma ve Cumartesi günü Marmaris Denizcilik Festivali kapsamındaki yat yarışına katılacaktık. Bu sebeple de hemen tüm takım kokteyle koşturduk. Tabi önce kaptanlar yarışla ilgili gerekli brifingi aldılar. Tekne takımları belirlendi ve kaptanlar takımlarına gaz vermeye başlamıştı bile. Kokteylden sonra Marmaris’te akşam yemeklerimizi yedik.
29.04.2005 - 7.gün
Yarış sabahı tüm tekneler erkenden uyandı ve yarış hazırlıklarına koyuldular. Ağırlıklar azaltıldı flamalarımız indirildi. Açıkta da tramola ve kavança antrenmanlarının ardından herkes yarışa hazırdı. Cuma günü olan ilk etap saat 12.00 de başladı. Üçgen rota için şamandıralar atıldı ve orsa kolu ile yarışa başlandı. Rüzgar yarış için gayet uygundu ancak Yüksel’in tekneleriyle koşmak mümkün değildi daha çok emekliyorduk. Yine de tüm tekneler o gün yarışı tamamladı.Levent ve Erdem’in de yarıştığı Sağnak ilk finish gören tekneydi. Overall’da da birincilik elindeydi. Sonuncular ise kendi aralarında bir mach race havasında yarışan ve arkalarından şamandıraların toplandığı Barış ve Alper’indi.
Yarış sonrası duşlarını alıp dinlenen ekibimiz son kalan yiyeceklerini de tüketmek için yemek hazırlıklarındaydı. Ertesi günkü yarış da düşünülerek erken erken yatıldı.
30.04.2005 - 8. gün –dönüyoruz-
Teknede uyandığımız son sabah herkes artık yorgun ama yarış için hazırdı. 11.00 de başlayacak yarış için hazırlandık ve bu akşam dönüş yoluna geçeceğimiz için çantalarımızı da toparladık. Yarış sorunsuz start aldı. Yarışta Sağnak yine ilk finish gören tekneydi. Boğaziçi Takımları içinde ise Esen’in tekne geçilemedi. Esense bu birincilikte Okan’ın tecrübelerini öve öve bitiremedi. Yarış bir şekilde tamamlandı ve yarış tamamlandığında herkes –sanırım özellikle de Yüksel 26- ne olursa olsun finish görüp ödül alabileceği için memnundu. Yarış sonrası marinaya dönmeden tekneleri sorunsuz ve temiz bırakabilmek için açıkta tekne temizliğine giriştik. Marina’ya dönüldüğünde herkes akşamki ödül töreni için hazırlanmaya başladı. Saat 7de bizi marinadan almaya gelen servise binerek İçmeler’e gittik. Ödül töreninde Boğaziçi Üniversitesi adının sıkça tekrarlanması herkesi oldukça etkiledi sanırım. Kolay mı 5 ödül! Kokteylin ardından saat 9 da otelden ayrıldık ve Marmariste oyalanmak için kalan bir saatimizi de British pub’da dans ederek geçirdik.
Bol duraklı otobüs yolculuğumuzun ardından öğlen saatlerinde İstanbul’daydık.
Gözde Tunçer
May 25, 2005
Bahar Gezisi 2005
Yazan: Levent Baş ( baslevent@gmail.com )
Boğaziçi Üniversitesi Yelken Takımı Bahar Tatili Gezisi
Ülkemizde birçok yelken kulübünün düzenlemeyi arzu ettiği yelken gezilerini, Türkiye’nin ilk üniversite yelken takımı olan, Boğaziçi Yelken Takımı kendine has eğitim programı ve sürekli genişleyen topluluğuyla düzenli olarak düzenliyor. 23-30 Nisan tarihlerinde yapılan gezide 41 kişilik yelkenci kafilesi 6 tekneden oluşan filoyla Fethiye Körfezine ve Marmaris Denizcilik Festivaline renk kattı.
23-24 Nisan: Marmaris’ten Fethiye Körfezi’ne
Boğaziçi Üniversitesi’nin geleneksel hale gelen bahar tatilini fırsat bilerek düzenlediğimiz ve bu sefer en kalabalığını gerçekleştiriyor olduğumuz Yelken Eğitim Gezisinin organizasyonuna Mart ayı ortasında başlamıştık. Bu sene sponsorsuz düzenlediğimiz organizasyonun tüm yükünü sporcular kendi aralarında paylaştılar. Yıl boyunca farklı seviyedeki eğitimlerine devam eden 29 sporcumuz, kaptanlık eğitiminde olan 7 sporcumuz ve 5 gözetmen kaptanımızdan oluşan 41 kişilik kafilemiz için Marmaris Yüksel Yatçılık’tan kiraladığımız 6 eş tekneyi bir haftalığına devralmak üzere Cuma akşamı İstanbul’dan yola çıktık ve saat 11:00’de Marmaris’e vardık. Bu tür yolculukların en zor kısmı, gezi öncesi yapılan alışveriş ve tekne yerleştirme işlemleridir. Bu konuda artık çok tecrubeli olsak da, çıkış öncesi son toplantılar ve yatın üzerinde verilen brifinglerle çıkış saatimiz 15:30’a kadar uzadı.
Bu sene ilk olarak yapmayı düşündüğümüz, Kaş-Kekova rotası ve bizi bekleyen uzun gece seyri hepimizi çok heyecanlandırıyordu. Marmaris’i geride bırakıp Kadırga Burnu’nu bordaladığımızda atılan kavançalardan birinde teknelerden birinin cenovasının orta yerden yırtılması, “Dakika bir, gol bir” dedirterek filonun moralini bozdu. Tek çare, Marmaris’e geri dönmek ve cenovayı değiştirmekti. Filoyu bozmak istemediğimizden, diğer beş tekne Kaş rotasını birkaç saatliğine erteleyerek pruvalarını Gerbekse Koyuna çevirdiler.
Yüksel Yatçılık’tan her daim yardımımıza koşan Murat’ın yırtılan cenovayı bizimle denizde buluşarak değiştirme önerisi hepimizi bir nebze olsun rahatlatmıştı. Bu sayede zamandan kazanacak ve bu akşam içinde Kaş Rotasına devam edebilecektik. Yelkenler değiştirildikten hemen sonra, Boğaziçi ekipleriyle yapılan telsiz görüşmelerinden, bir teknede daha sorun olduğu anlaşılıyordu.
Filo, Gerbekse Koyu’na doğru yöneldiği sırada, yelken indirip motor basan teknelerden biri motordaki hararetten şikayetçi olurken az sonra, -ana yelkeni furlingli olan iki tekne vardı- ana yelken furlinginin sıkıştığı haberini veriyordu. Bu karmaşa, istemsiz birkaç tramola atmalarına sebep olmuştu. Tüm filo, bu teknenin başına gelenleri üçer dakika arayla telsizden dinlediği için, durum bir korku filmine benzemeye başlıyordu. En kötü haber, en son geldi. Karmaşa sırasında, hiç olmayacak birşey; cenova iskotalarından biri pervanenin şaftına sarmıştı. Tüm dalma, kurtarma, kesme, biçme müdahalelerine rağmen halatı pervaneden kurtaramayınca, tek çare başı dertte olan tekneyi yedekleyip, Marmaris’e geri götürmek ve işi profosyonellere havale etmekti.
Amatörlüğün, şanssızlığın ve biraz da dikkatsizliğin bedelini filo olarak ödeyerek o gece Kekova Programını iptal etmek zorunda kaldık. Rüzgarın da şiddetini 25-27 mile çıkarması ile 4 tekne Çiftlik Koyu’nda sabahlamak üzere rotalarını değiştirirken, diğer 2 tekne, sabaha karşı 04:00’te Marmaris Netsel Marina’da olacak şekilde ilerliyordu.
Ertesi sabah, yine poyrazdan 20-25 mil esen rüzgarla uyandık. Sorunu halleden ve çok yorgun oldukları telefondaki seslerinden belli olan Marmaris’teki ekiplerle koordine olarak Fethiye Körfezi girişindeki Peksimet adası kerterizinde yola çıktık. Yaklaşık 30 mile yakın rotayı, balon seyri, büyük dalgalar ve mide bulantılarıyla akşama doğru tamamladıktan sonra, geceyi hep beraber Kapı Creek Koyu’nda geçirmeye karar verdik.
25-26 Nisan: Koy içi Yarışlar ve Eğitimler
3. gün tüm kaptanlarla birlikte sabah uyanır uyanmaz ilk işimiz toplantı yapmak ve yeni rotayı düzenlemek oldu. Geçtiğimiz senenin tekrarını yapmak bizi biraz üzse de, ilk kez böyle bir geziye gelen yelkencilerimizin eğitimi bizim için daha önemliydi. Eğitim programımızın içine seyir becerileri, demirleme, denizden adam kurtarma, navigasyon, haberleşme becerileri üzerine teknik konuları koymuştuk ve bunları uygulamaya karar verdik. Fethiye Körfezi’nin içine hayali şamandıralar atıp, koordinatlarını GPSlerimize kaydettik. Böylece, körfeze çıkıp tavşan startı ile 6 tekne yarışmaya başladık. Telsizden, komodor tekne yarış rotasına ait şamandıra numaralarını veriyor; diğer tekneler komodorun rüzgaraltına iskele kontra diziliyor ve sancak kontra ilerleyen tavşan teknenin hemen kıçından yarış startı alıyordu. Bu sayede yaptığımız yarışlar, hem ekiplerin yelken motivasyonunu artırdı hem de seyir becerilerini çok kuvvetlendirdi.
Bu keyifli seyirden sonra, tüm tekneler yorgun, fakat çok eğlenmiş olarak Tersane Adası’na doğru yöneldi. Tersane Adası’nın muhteşem koyu, ada üzerindeki tarihi doku ve coğrafi güzellik her gelişimizde bizleri daha da mutlu ediyor. Üstelik, 6 teknedeki 41 yelkenci arkadaşın birlikte yiyip içmesi, yıldızların altında şarkılar söylemesi, seyirler üzerine sohbet etmesi doyulmaz bir keyifti hepimiz için.
Sabahleyin, ilk işimiz erkenden kalkmak ve yüzmek oldu. Nisan sonunda denize girerek yüzme sezonumuzu da açmış olduk. Yelken basıp, yarışlarımıza kaldığımız yerden devam ettik. Gün sonun Göcek’e dönüş yolunda rengarenk balonlarla seyir yapan teknelerimizin birbirlerini orsalatmaları, taktik icabı beraber kavança atmaları, rüzgaraltı-rüzgarüstü oyunları hem oyunun içinde olan yelkencilerin hem de bu muhteşem filoyu izleyenlere büyük keyif verdi. Yaklaşık 2 saatlik bu nefes kesen balonla kavança savaşı sonrasında filonun yanına yaklaşan bir katamaranın mürettebatının “Ne güzel bir görüntü yarattınız, nasıl böyle koordine oluyorsunuz?” sorusu hepimizi çok mutlu etti. Tüm bu görüntülerin planlı olmayışı, yalnızca yelken yarış kurallarının getirdiği bilinçle yapılan manevralarla oluşan zerafet, tüm ekibin yüzünde gülümseme yarattı.
Akşam Göcek’in belediye marinasına 6 tekne girdikten sonra herkes duşlara koştu. Sahildeki lokantalardan birinde hep beraber yediğimiz balık yemeği, gezinin en keyifli anlarından biriydi. Geceyi Göcek’in sessiz ve muhteşem sahil yolunda yürüyerek tamamladık. Arkadaşlarımızın çoğu, yürüyüşten sonra geceyi –sezon itibariyle boş olduğu için sadece bize ait- bir diskoda eğlenerek geçirirken, bir kısmı da sahilde kahve içerek dinlenmeyi tercih etti.
27-28 Nisan: Fethiye Körfezi’nden Denizcilik Festivaline
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine ait 6 tekneden marina parası almayarak incelik gösteren Göcek Belediye’sine doğru dürüst teşekkür bile edemeden, Göcek’ten ayrılıp kahvaltı yapmak üzere Yassıca Adalarına doğru yola çıktık. Yassıca Adaları, her ziyaretimizde bizleri çok etkileyen doğal güzelliklerden biri olmuştur. Rüzgarsızlığı da fırsat bilerek, bugünü siesta günü ilan ettik ve neredeyse tüm günü adalarda bot gezileri, yüzme, yemek, eğlence, kitap okuma ve uykuyla geçirdik. Akşamüstüne doğru 8-10 mil kuvvetinde güneyden esmeye başlayan rüzgarla gevşeyen kaslarımızı gerdirme hareketlerine başladık ve yarış startı öncesi hazırlıklarına giriştik.
Hafif rüzgarda yapılan 2 küçük yarış sonrası, Fethiye Körfezinin güneybatısında bulunan küçük koylardan birine girerek geceyi geçirmeye karar verdik. Bu sırada, yeni bir arkadaşımız filoya Göcek’ten dahil olacağı için, teknelerden biri akşam bize katılmak üzere Göcek’e yöneldi. Şarap ve güneşin batışı eşliğinde Domuz Adası Boğazını geçerek, kapkaranlık koydaki tonozları aldık ve hemen yemek hazırlıklarına başladık. Bu sırada telefondan, Göcek’teki teknenin haberini aldık. Malesef, Belediye Marina’sına demirleyen tekne, marinadaki paralel tonoz zincirlerine demirini takmış ve gece olduğu için kurtaramıyordu. Sabahı beklemek ve dalmak zorunda oldukları için geceyi ayrı geçirdik.
Artık seyahatimizin gezi kısmını tamamlayacak ve Marmaris Denizcilik Festivali’ndeki yat yarışlarına katılacaktık. Bu nedenle bu gece gezimizin son gerçek gecesiydi. Diğer geceler hep Marmaris’te marinada geçecekti. Bunun şerefine, her teknede ayrı ayrı yemekler yapıldı, tüm yemekler beraber tadıldı, erzak ve içki stokları tüketildi. Sabahleyin uzun bir seyir tamamlayıp ertesi gün saat 19:00’daki Yat Yarışı Açılış Kokteyline yetişmemiz gerekiyordu. Bu nedenle, sabah erken kalmaya ve vakit kaybetmeden yol almaya karar verdik.
Saat 7:30’da tonoz atarak yola çıktık ve 8:30’a kadar Göcek’teki teknenin bize katılması için Domuz Adası açığında motorları durdurup denize girdik, kahvaltı ettik. Filo tamamlanınca, hep beraber Peksimet Adası’na doğru motorla gittik ve ardından yelken bastık. Güneşli havada 9-12 mil esen güneybatı rüzgarı, rengarenk balonlarımızı şişiriyor ve çok keyifli seyir yapmamızı sağlıyordu. Yaklaşık 8 saatlik balonla seyirden sonra Marmaris Netsel Marina’ya vardık, duş alıp üstümüzü değiştirdikten sonra Açılış Kokteyline yetiştik.
Boğaziçi ekipleri olarak, yarış sigorta masraflarının maddi külfetinden bir nebze olsun kurtulmak için, altı teknenin beşini Yat Yarışlarına kayıt yaptırdık. Bir teknemiz yarışlara girmeyince oluşan Boğaziçili ekip fazlalığını yarışan diğer teknelerde görev vererek giderdik. Yelkencilerimizin bir kısmı, değerli büyüklerimiz Çetin Döker’in ‘Sağnak’, Cumhur Gökova’nın ‘My Mistress’ ve Mehmet Ş. Yılmaz’ın ‘Yeşil’ yatları ile yarıştı. Yat Yarışlarına toplam 18 tekne katılıyor oluşu ve bunun üçte birinin Boğaziçi Ekiplerine ait oluşu büyük ilgi uyandırdı. Çeşitli televizyon, dergi ve gazetelerle yapılan röportajlar, çekilen fotoğraflar, alkışlar, kokteylin ve atmosferin güzelliği, festivalin önemi ve özelliği nedeniyle keyfimiz doruk noktadaydı. Sporcularımızın çoğu ilk kez, bir yelken yarışına –hem de böylesine önemli bir yarışa- katılacağı için hepsinin heyecanı ve sevinci gözlerinden okunuyordu. Bu yarış hem sporcular için kaçırılmaz bir eğitim olanağı hem de kurumsal olarak bizlere büyük bir gurur kaynağı olacaktı.
Kokteylin ardından festivalin renkli atmosferini ve Marmaris’in güzelliğini yaşamak üzere gecemize başladık. Festivalin büyüklüğünü ve Türk denizciliği açısından önemini Marmaris’teki müthiş kalabalığı ve dopdolu programı gördükten sonra anlamıştık.
29-30 Nisan: Marmaris Denizcilik Festivali Yarışları
Yıldız Adası, Kadırga Burnu ve Turunç arasına atılan üçgen parkurdaki yarış startı saat 11:00de olup, rüzgar güneyden 10-14 mil esiyordu. Start öncesi bir araya gelen Boğaziçi Üniversitesine ait 5 teknenin ekiplerinin yüzündeki gurur ve heyecan görülmeye değerdi.
Yaklaşık iki buçuk saat süren yarış sonrası ekipler yorulmuş vaziyette karaya döndüğünde kalan erzakları tüketmek için yemeğimizi teknede yedik. Güneşin batışını hep birlikte izledik ve daha sonra festivalin tadını çıkarmak üzere Marmaris’e dağıldık.
Ertesi günkü start saat 10:00’da, 18-20 mil esen kuzey rüzgarında aynı parkurda verildi. Yarışlar sonrasında, Marmaris Martı Hotel’de yapılan ödül töreni ve kapanış kokteylinin ardından ilk sıraları paylaşan tüm Boğaziçi takımlarının yüzü gülüyordu; diğer teknelerde yarışan Boğaziçili yelkenciler de ilk sıraları alarak ödül sahibi olmuşlardı. 40 Boğaziçili yelkencinin, ödül töreni sonrası sevinci görülmeye değerdi.
Yıllardır bu sporla içiçe olan kaptanlarımızın da çok eğlenmiş oluşu ve gezinin onlara da büyük zevk verdiğini duymak güzeldi. Daha da önemlisi hayatlarındaki ilk yarışlarına ait izlenimlerini dinlediğim birkaç arkadaşım, daha önce bu spora başlamamış oldukları için pişmanlıklarını dile getiriyor; yelken yarışlarının en az geziler kadar eğlenceli olduğunu üstüne basarak anlatıyorlardı. Bu sözleri duymak hepimize büyük keyif ve motivasyon verdi.
Bir eğitim gezimiz daha maceralı fakat kazasız, başarıyla ve eğlenceyle bitti. Gezi öncesinde yapılan programa, rota değişikleri olsa da büyük ölçüde uyulmuştu. Yarışlara katılım ise, gezinin tatlı kısmı olmuştu. Dileriz daha büyük filolarla, örnek olacağımız üniversitelerin takımlarıyla daha sık bu eğlenceyi yaşarız. Türk yelkenciliğinin gelişmesi adına, Boğaziçi Yelken Takımı olarak bir nebze katkımız olduysa ne mutlu bize...
Web: http://www.sailing.boun.edu.tr/
Eposta: bogazici_yelken@yahoo.com
Boğaziçi Üniversitesi Yelken Takımı Bahar Tatili Gezisi
Ülkemizde birçok yelken kulübünün düzenlemeyi arzu ettiği yelken gezilerini, Türkiye’nin ilk üniversite yelken takımı olan, Boğaziçi Yelken Takımı kendine has eğitim programı ve sürekli genişleyen topluluğuyla düzenli olarak düzenliyor. 23-30 Nisan tarihlerinde yapılan gezide 41 kişilik yelkenci kafilesi 6 tekneden oluşan filoyla Fethiye Körfezine ve Marmaris Denizcilik Festivaline renk kattı.
23-24 Nisan: Marmaris’ten Fethiye Körfezi’ne
Boğaziçi Üniversitesi’nin geleneksel hale gelen bahar tatilini fırsat bilerek düzenlediğimiz ve bu sefer en kalabalığını gerçekleştiriyor olduğumuz Yelken Eğitim Gezisinin organizasyonuna Mart ayı ortasında başlamıştık. Bu sene sponsorsuz düzenlediğimiz organizasyonun tüm yükünü sporcular kendi aralarında paylaştılar. Yıl boyunca farklı seviyedeki eğitimlerine devam eden 29 sporcumuz, kaptanlık eğitiminde olan 7 sporcumuz ve 5 gözetmen kaptanımızdan oluşan 41 kişilik kafilemiz için Marmaris Yüksel Yatçılık’tan kiraladığımız 6 eş tekneyi bir haftalığına devralmak üzere Cuma akşamı İstanbul’dan yola çıktık ve saat 11:00’de Marmaris’e vardık. Bu tür yolculukların en zor kısmı, gezi öncesi yapılan alışveriş ve tekne yerleştirme işlemleridir. Bu konuda artık çok tecrubeli olsak da, çıkış öncesi son toplantılar ve yatın üzerinde verilen brifinglerle çıkış saatimiz 15:30’a kadar uzadı.
Bu sene ilk olarak yapmayı düşündüğümüz, Kaş-Kekova rotası ve bizi bekleyen uzun gece seyri hepimizi çok heyecanlandırıyordu. Marmaris’i geride bırakıp Kadırga Burnu’nu bordaladığımızda atılan kavançalardan birinde teknelerden birinin cenovasının orta yerden yırtılması, “Dakika bir, gol bir” dedirterek filonun moralini bozdu. Tek çare, Marmaris’e geri dönmek ve cenovayı değiştirmekti. Filoyu bozmak istemediğimizden, diğer beş tekne Kaş rotasını birkaç saatliğine erteleyerek pruvalarını Gerbekse Koyuna çevirdiler.
Yüksel Yatçılık’tan her daim yardımımıza koşan Murat’ın yırtılan cenovayı bizimle denizde buluşarak değiştirme önerisi hepimizi bir nebze olsun rahatlatmıştı. Bu sayede zamandan kazanacak ve bu akşam içinde Kaş Rotasına devam edebilecektik. Yelkenler değiştirildikten hemen sonra, Boğaziçi ekipleriyle yapılan telsiz görüşmelerinden, bir teknede daha sorun olduğu anlaşılıyordu.
Filo, Gerbekse Koyu’na doğru yöneldiği sırada, yelken indirip motor basan teknelerden biri motordaki hararetten şikayetçi olurken az sonra, -ana yelkeni furlingli olan iki tekne vardı- ana yelken furlinginin sıkıştığı haberini veriyordu. Bu karmaşa, istemsiz birkaç tramola atmalarına sebep olmuştu. Tüm filo, bu teknenin başına gelenleri üçer dakika arayla telsizden dinlediği için, durum bir korku filmine benzemeye başlıyordu. En kötü haber, en son geldi. Karmaşa sırasında, hiç olmayacak birşey; cenova iskotalarından biri pervanenin şaftına sarmıştı. Tüm dalma, kurtarma, kesme, biçme müdahalelerine rağmen halatı pervaneden kurtaramayınca, tek çare başı dertte olan tekneyi yedekleyip, Marmaris’e geri götürmek ve işi profosyonellere havale etmekti.
Amatörlüğün, şanssızlığın ve biraz da dikkatsizliğin bedelini filo olarak ödeyerek o gece Kekova Programını iptal etmek zorunda kaldık. Rüzgarın da şiddetini 25-27 mile çıkarması ile 4 tekne Çiftlik Koyu’nda sabahlamak üzere rotalarını değiştirirken, diğer 2 tekne, sabaha karşı 04:00’te Marmaris Netsel Marina’da olacak şekilde ilerliyordu.
Ertesi sabah, yine poyrazdan 20-25 mil esen rüzgarla uyandık. Sorunu halleden ve çok yorgun oldukları telefondaki seslerinden belli olan Marmaris’teki ekiplerle koordine olarak Fethiye Körfezi girişindeki Peksimet adası kerterizinde yola çıktık. Yaklaşık 30 mile yakın rotayı, balon seyri, büyük dalgalar ve mide bulantılarıyla akşama doğru tamamladıktan sonra, geceyi hep beraber Kapı Creek Koyu’nda geçirmeye karar verdik.
25-26 Nisan: Koy içi Yarışlar ve Eğitimler
3. gün tüm kaptanlarla birlikte sabah uyanır uyanmaz ilk işimiz toplantı yapmak ve yeni rotayı düzenlemek oldu. Geçtiğimiz senenin tekrarını yapmak bizi biraz üzse de, ilk kez böyle bir geziye gelen yelkencilerimizin eğitimi bizim için daha önemliydi. Eğitim programımızın içine seyir becerileri, demirleme, denizden adam kurtarma, navigasyon, haberleşme becerileri üzerine teknik konuları koymuştuk ve bunları uygulamaya karar verdik. Fethiye Körfezi’nin içine hayali şamandıralar atıp, koordinatlarını GPSlerimize kaydettik. Böylece, körfeze çıkıp tavşan startı ile 6 tekne yarışmaya başladık. Telsizden, komodor tekne yarış rotasına ait şamandıra numaralarını veriyor; diğer tekneler komodorun rüzgaraltına iskele kontra diziliyor ve sancak kontra ilerleyen tavşan teknenin hemen kıçından yarış startı alıyordu. Bu sayede yaptığımız yarışlar, hem ekiplerin yelken motivasyonunu artırdı hem de seyir becerilerini çok kuvvetlendirdi.
Bu keyifli seyirden sonra, tüm tekneler yorgun, fakat çok eğlenmiş olarak Tersane Adası’na doğru yöneldi. Tersane Adası’nın muhteşem koyu, ada üzerindeki tarihi doku ve coğrafi güzellik her gelişimizde bizleri daha da mutlu ediyor. Üstelik, 6 teknedeki 41 yelkenci arkadaşın birlikte yiyip içmesi, yıldızların altında şarkılar söylemesi, seyirler üzerine sohbet etmesi doyulmaz bir keyifti hepimiz için.
Sabahleyin, ilk işimiz erkenden kalkmak ve yüzmek oldu. Nisan sonunda denize girerek yüzme sezonumuzu da açmış olduk. Yelken basıp, yarışlarımıza kaldığımız yerden devam ettik. Gün sonun Göcek’e dönüş yolunda rengarenk balonlarla seyir yapan teknelerimizin birbirlerini orsalatmaları, taktik icabı beraber kavança atmaları, rüzgaraltı-rüzgarüstü oyunları hem oyunun içinde olan yelkencilerin hem de bu muhteşem filoyu izleyenlere büyük keyif verdi. Yaklaşık 2 saatlik bu nefes kesen balonla kavança savaşı sonrasında filonun yanına yaklaşan bir katamaranın mürettebatının “Ne güzel bir görüntü yarattınız, nasıl böyle koordine oluyorsunuz?” sorusu hepimizi çok mutlu etti. Tüm bu görüntülerin planlı olmayışı, yalnızca yelken yarış kurallarının getirdiği bilinçle yapılan manevralarla oluşan zerafet, tüm ekibin yüzünde gülümseme yarattı.
Akşam Göcek’in belediye marinasına 6 tekne girdikten sonra herkes duşlara koştu. Sahildeki lokantalardan birinde hep beraber yediğimiz balık yemeği, gezinin en keyifli anlarından biriydi. Geceyi Göcek’in sessiz ve muhteşem sahil yolunda yürüyerek tamamladık. Arkadaşlarımızın çoğu, yürüyüşten sonra geceyi –sezon itibariyle boş olduğu için sadece bize ait- bir diskoda eğlenerek geçirirken, bir kısmı da sahilde kahve içerek dinlenmeyi tercih etti.
27-28 Nisan: Fethiye Körfezi’nden Denizcilik Festivaline
Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine ait 6 tekneden marina parası almayarak incelik gösteren Göcek Belediye’sine doğru dürüst teşekkür bile edemeden, Göcek’ten ayrılıp kahvaltı yapmak üzere Yassıca Adalarına doğru yola çıktık. Yassıca Adaları, her ziyaretimizde bizleri çok etkileyen doğal güzelliklerden biri olmuştur. Rüzgarsızlığı da fırsat bilerek, bugünü siesta günü ilan ettik ve neredeyse tüm günü adalarda bot gezileri, yüzme, yemek, eğlence, kitap okuma ve uykuyla geçirdik. Akşamüstüne doğru 8-10 mil kuvvetinde güneyden esmeye başlayan rüzgarla gevşeyen kaslarımızı gerdirme hareketlerine başladık ve yarış startı öncesi hazırlıklarına giriştik.
Hafif rüzgarda yapılan 2 küçük yarış sonrası, Fethiye Körfezinin güneybatısında bulunan küçük koylardan birine girerek geceyi geçirmeye karar verdik. Bu sırada, yeni bir arkadaşımız filoya Göcek’ten dahil olacağı için, teknelerden biri akşam bize katılmak üzere Göcek’e yöneldi. Şarap ve güneşin batışı eşliğinde Domuz Adası Boğazını geçerek, kapkaranlık koydaki tonozları aldık ve hemen yemek hazırlıklarına başladık. Bu sırada telefondan, Göcek’teki teknenin haberini aldık. Malesef, Belediye Marina’sına demirleyen tekne, marinadaki paralel tonoz zincirlerine demirini takmış ve gece olduğu için kurtaramıyordu. Sabahı beklemek ve dalmak zorunda oldukları için geceyi ayrı geçirdik.
Artık seyahatimizin gezi kısmını tamamlayacak ve Marmaris Denizcilik Festivali’ndeki yat yarışlarına katılacaktık. Bu nedenle bu gece gezimizin son gerçek gecesiydi. Diğer geceler hep Marmaris’te marinada geçecekti. Bunun şerefine, her teknede ayrı ayrı yemekler yapıldı, tüm yemekler beraber tadıldı, erzak ve içki stokları tüketildi. Sabahleyin uzun bir seyir tamamlayıp ertesi gün saat 19:00’daki Yat Yarışı Açılış Kokteyline yetişmemiz gerekiyordu. Bu nedenle, sabah erken kalmaya ve vakit kaybetmeden yol almaya karar verdik.
Saat 7:30’da tonoz atarak yola çıktık ve 8:30’a kadar Göcek’teki teknenin bize katılması için Domuz Adası açığında motorları durdurup denize girdik, kahvaltı ettik. Filo tamamlanınca, hep beraber Peksimet Adası’na doğru motorla gittik ve ardından yelken bastık. Güneşli havada 9-12 mil esen güneybatı rüzgarı, rengarenk balonlarımızı şişiriyor ve çok keyifli seyir yapmamızı sağlıyordu. Yaklaşık 8 saatlik balonla seyirden sonra Marmaris Netsel Marina’ya vardık, duş alıp üstümüzü değiştirdikten sonra Açılış Kokteyline yetiştik.
Boğaziçi ekipleri olarak, yarış sigorta masraflarının maddi külfetinden bir nebze olsun kurtulmak için, altı teknenin beşini Yat Yarışlarına kayıt yaptırdık. Bir teknemiz yarışlara girmeyince oluşan Boğaziçili ekip fazlalığını yarışan diğer teknelerde görev vererek giderdik. Yelkencilerimizin bir kısmı, değerli büyüklerimiz Çetin Döker’in ‘Sağnak’, Cumhur Gökova’nın ‘My Mistress’ ve Mehmet Ş. Yılmaz’ın ‘Yeşil’ yatları ile yarıştı. Yat Yarışlarına toplam 18 tekne katılıyor oluşu ve bunun üçte birinin Boğaziçi Ekiplerine ait oluşu büyük ilgi uyandırdı. Çeşitli televizyon, dergi ve gazetelerle yapılan röportajlar, çekilen fotoğraflar, alkışlar, kokteylin ve atmosferin güzelliği, festivalin önemi ve özelliği nedeniyle keyfimiz doruk noktadaydı. Sporcularımızın çoğu ilk kez, bir yelken yarışına –hem de böylesine önemli bir yarışa- katılacağı için hepsinin heyecanı ve sevinci gözlerinden okunuyordu. Bu yarış hem sporcular için kaçırılmaz bir eğitim olanağı hem de kurumsal olarak bizlere büyük bir gurur kaynağı olacaktı.
Kokteylin ardından festivalin renkli atmosferini ve Marmaris’in güzelliğini yaşamak üzere gecemize başladık. Festivalin büyüklüğünü ve Türk denizciliği açısından önemini Marmaris’teki müthiş kalabalığı ve dopdolu programı gördükten sonra anlamıştık.
29-30 Nisan: Marmaris Denizcilik Festivali Yarışları
Yıldız Adası, Kadırga Burnu ve Turunç arasına atılan üçgen parkurdaki yarış startı saat 11:00de olup, rüzgar güneyden 10-14 mil esiyordu. Start öncesi bir araya gelen Boğaziçi Üniversitesine ait 5 teknenin ekiplerinin yüzündeki gurur ve heyecan görülmeye değerdi.
Yaklaşık iki buçuk saat süren yarış sonrası ekipler yorulmuş vaziyette karaya döndüğünde kalan erzakları tüketmek için yemeğimizi teknede yedik. Güneşin batışını hep birlikte izledik ve daha sonra festivalin tadını çıkarmak üzere Marmaris’e dağıldık.
Ertesi günkü start saat 10:00’da, 18-20 mil esen kuzey rüzgarında aynı parkurda verildi. Yarışlar sonrasında, Marmaris Martı Hotel’de yapılan ödül töreni ve kapanış kokteylinin ardından ilk sıraları paylaşan tüm Boğaziçi takımlarının yüzü gülüyordu; diğer teknelerde yarışan Boğaziçili yelkenciler de ilk sıraları alarak ödül sahibi olmuşlardı. 40 Boğaziçili yelkencinin, ödül töreni sonrası sevinci görülmeye değerdi.
Yıllardır bu sporla içiçe olan kaptanlarımızın da çok eğlenmiş oluşu ve gezinin onlara da büyük zevk verdiğini duymak güzeldi. Daha da önemlisi hayatlarındaki ilk yarışlarına ait izlenimlerini dinlediğim birkaç arkadaşım, daha önce bu spora başlamamış oldukları için pişmanlıklarını dile getiriyor; yelken yarışlarının en az geziler kadar eğlenceli olduğunu üstüne basarak anlatıyorlardı. Bu sözleri duymak hepimize büyük keyif ve motivasyon verdi.
Bir eğitim gezimiz daha maceralı fakat kazasız, başarıyla ve eğlenceyle bitti. Gezi öncesinde yapılan programa, rota değişikleri olsa da büyük ölçüde uyulmuştu. Yarışlara katılım ise, gezinin tatlı kısmı olmuştu. Dileriz daha büyük filolarla, örnek olacağımız üniversitelerin takımlarıyla daha sık bu eğlenceyi yaşarız. Türk yelkenciliğinin gelişmesi adına, Boğaziçi Yelken Takımı olarak bir nebze katkımız olduysa ne mutlu bize...
Web: http://www.sailing.boun.edu.tr/
Eposta: bogazici_yelken@yahoo.com
March 13, 2005
Kış Gezisi 2005
Boğaziçi Üniversitesi Yelken Takımı
Kış Gezisi 2005
Tekne gruplari:1) Refik Erzan (kaptan), Barış Aydınsoy, Alper Okay, Zeynep Adali, Emre Erdem, Berivan Sengül, Coşku Çobanoglu 2) Levent Baş (Kaptan), Neslihan Gerek, Emre Menekşe, Özge Karakoca, Ozan Yusuf Kaya, Sinan Koçak, Can Çavlı1 – 2 Subat I. Gün-Marmaris Yoğun talep nedeniyle bir kısmını ikiye böldüğümüz kış gezisinin 12 kişilik ilk grubu, son dakikada verilen 3 fireyle 9 kişi olarak saat 21de Harem’deki Metro Yazıhanesinin önünden yola koyuldu. Saat 11de Marmaris otagarına varsak da, alışveriş yapıp teknelere yerleşmemiz ve yola çıkmamız 16’yı buldu. Levent Baş’ın kaptanlığındaki Yüksel 33 ekibi (Neslihan Gerek, Ozan Y. Kaya, Özge Karakoca, Sinan Koçak) ve Refik Erzan’ın kaptanlığındaki Melisa ekibi (Barış Aydınsoy, Zeynep Adalı, Alper Okay) lodos fırtınasının gözüne doğru yola koyuldu. Fırtna beklentisi, düşük hava (en fazla 8 knot) ve saatin oldukça geç olması nedeniyle yelkenleri hiç açmadan çiftlik koyuna doğru motorla yol aldik ve hava karardıktan sonra bu koyun güneyine bağlandık. Buradaki hala inşaatı süren ve büyük bir kısmının tahtaları henüz yerleştirilmemiş olan iskeleye Yüksel 33 bordaladı, Melisa da ona bordaladı. Baştan ve kıçtan koltuk alınarak doğu – batı doğrultusundan gelecek rüzgarlara karşı önlem alındı. 2 saatlik vardiyalarla nöbet tutulmasına karar verildi. Gece boyunca yön değiştiren rüzgar nedeniyle iskeleye dayanan tekneyi rahatlatmak için teknenin başından kuzey doğu yönünde bir koltuk daha alınması düşünüldü fakat gece tahtasız iskele üzerinde yürümenin tehlikesi göz önüne alınarak bu fikirden vaz geçildi. Sabah 4 – 6 nöbeti sakin bir havayla başladı fakat aniden şiddetlenen rüzgar beraberinde dolu getirdi. Kısa süren doludan sonra rüzgarın siddeti azalsa da tamamen durulmadı. Bir süre sonra yeniden şiddetlendi ve bu sefer fındık büyüklüğünde yağan dolu yaklaşık 10 dakika sürdü. Tekneni üstü 10 cm buz oldu.
3 Subat 05II. Gün-Çiftlik KoyuHava Durumu: Yagis bugün aksama kadar etkili, gece yarisindan sonra etkisini kaybediyor. Daha sonra 5i aksamina kadar Hisarönü Körfezinde yagis yok, ama körfez tam yagis sinirinda. Simi ve Datça’da yagis var, bu yagistan Hisarönü Körfezi de etkilenebilir. Rüzgarlar: öglene kadar güneybati, 5 – 6 kuvvetinde, ögleden sonra batiya dönüyor. Rodos kanalinda (gidecegimiz yön) 6 – 7 kuvvetinde, gece yarisindan sonra etkisini kaybediyor, 3 – 4 kuvvetinde. Rodos kanalinda beklenen sert hava nedeniyle Çiftlik Koyu’nda bir gece daha geçirme karari aldik. Bir önceki geceyi ayakta geçirerek yorulan ekip bu firsati dinlenerek degerlendirdi. Telefonlar, notebooklar, kameralar sarj edildi. Deniz suyu çok sicakti, Baris ve Zeynep denize girdiler.Ögleden sonra koyun agzindan 20 – 30 knot saganaklarla sert hava geldi. Netsel Marinaya geri dönüp dönmememiz gerektigi konusu tartisildi fakat böyle bir havada koydan çikmanin olanaksiz olduguna karar verildi. Saat 15:30 da hava oldukça sakinledi, yine de geç oldugu için Çiftlik’te kalma kararina sadik kalindi.Aksam yemegi ortak hazirlandi ve Melisa’da yenildi. Yemekten sonra Ozan zaten dibi delik olan ve firtinada patlayan usturmaçalarla agir hasar alan gezi bütçemizi denklestirebilmek için kamarasina çekildi. Iskelenin çok kötü olmasi, iç tekneyi gereksiz yere iskeleye fazla yaklastirmamiz ve bazi halatlari fazla germemiz nedeniyle bir kaç ip koptu ve 3 usturmaça patladi. Yemekten sonra 8 kisi tabu oynadik. Baris – Levent – Özge ve Zeynep’ten kurulu ilk ekip baslarda arayi oldukça açti. Fakat daha sonra Sinan ve Alper’in müthis çikislari ile diger ekip farki kapatti. Sonuçta Levent’in ekibi 2 sayi farkla oyunu önde bitirdi.Gece Firtna beklentisi olmadigi için nöbet tutmama karari alindi. 4 Şubat 05 III.Gün-Çiftlik’ten BozukKale’yeSabah 9’da kahvaltıdan hemen sonra Çiftlik’ten ayrılarak Bozukale’ye doğru yola çıktık. Yüksel 33 teknesinin gün kaptanlığını Özge yaptı. Koydan çıktıktan sonra anayelkenler basıldı fakat rüzgar çok azdı ve devamlı yön değiştiriyordu. Bu nedenle daha iyi bir havayla karşılaşana kadar motor + anayelken devam etmeye karar verildi. 1 saat içinde rüzgar şiddetini arttırdı. Bozukale’ye kadar orsadan pupaya değişen seyirlerde yelken yaptık. Deniz dalgalıydı ve rüzgar stabil olmadığı için yorucu bir seyirdi. 15.30da Bozukale’ye geldik. Burası güney – güneybatı yönünde girişi olan kuzeyli rüzgarlara karşı korunaklı bir koy. Karadan ulaşımı zor olduğu için kıyıda bir kaç lokanta ve iç kesimlerinde keçilerin geceleri ağıllardan başka birşey yok. Telefonlar çekmediği için ailelere ulaşmak da sorun oldu. Restoranların ömümdeki tonozlara bağlanarak botlarla kıyıya çıkarak karada ufak bir gezi yaptık.daha sonra da ateş yakarak mangal yaptık. Çoban Ali restoranın kışın bekçiliğini yapan Mustafa amca bize her konuda çok yardımcı oldu. Ateş yaktı, sandalye getirdi, mutfağını ve odasını bize açtı. Hava karardıktan sonra manzara mükemmeldi. Günlerdir kapalı olan gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu ve bütün yıldızlar pırıl pırıldı. Ateş canlandırıldı. Mustafa amca klarnetiyle Klasik Türk Müziğinden oyun havalarına kadar her türlü müzikle akşamımıza renk kattı. 5 Şubat 05IV. Gün – Bozukkale - BozburunHava Durumu: rüzgar kuzey – kuzeybatıdan 11 – 15 knots, stabil. Dalga kıyılarda az, açıklara gidildikçe artıyor.Bozukale’den Bozburun’a doğru 10’da yola çıkıldı. Yüksel 33’ün gün kaptanlığını Ozan yaptı. Deniz ve rüzgart yelken yapmaya oldukça elverişliydi.Yüksel 33’te navigasyonla ilgili bir iletişimsizlik yüzünden rotadan saparak açığa düştük. Arayı kapatmaya çalışırken yanlış yerde tiramola kararı ve iki başarısız tiramolayla iyice geriye düştük. Saat 14:30 da Bozburun’a vardık. Buradan bize katılacak arkadaşları beklerken (Emre Menekşe, Berivan, Emre Erdem, Can Çavlı, Coşku) tekneleri (ve kendimizi) temizledik, erzak eksiklerini belirledik. Elektrik bağlantısı sayesinde teknemizi ısıttık, günlerdir yağmur altında kurumak bilmeyen eşyalarımız kuruttuk, su ikmali yaptık. Bu arada Refik Hoca’ya İstanbul’dan ‘minik yelkencinin’ kız olacağı haberi geldi. Akşam yemeğini yediğimiz Kandil Restoranda kadehler minik yelkenci Zeynep için kaldırıldı.6 Şubat 05V. Gün – Hisarönü KörfeziSabah 9:30 da Bozburun’dan ayrılarak Selimiye’ye doğru yola çıktık. Yüksel 33 teknesinin gün kaptanlığını Sinan yaptı. Planımız öğlen Selimiye’de olmak, burada birşeyler yiyp, gecelemek için Orhaniye’deki Martı Marinaya doğru yola çıkmaktı.Yüksel 33’te vinç kolunun birinin suya düştü, diğeri de trimalodan sonra genoayı almaya çalışırken kırıldı. Bu yüzden bu tekne orsa kolunun kalan kısmını motorla geçmeye karar verdi. Selimiye ve Orhaniye koylarının bulunduğu körfeze girince rüzgarı apazdan almaya başladık ve motoru durdurup yelken yapmaya karar verdik. Diğer tekneye direk Orhaniye’ye gitme önerisinde bulunduk fakat kabul edilmedi. Ancak navigasyonda yapılan bir hata nedeniyle Melisa rotasını Orhaniye’ye çevirdi ve Selimiye’nin yanından geçip gitti. Biz de onları takip ederek Martı marinaya vardık. Burada gelirken kakıç ve fırçayı da düşürdüğümüzü fark ettik. Deniz dalgalıydı ve vinç kolu olmadan yaptığımız bu seyir oldukça yorucuydu. Martı marinada tekneleri ısıttık, yıkadık su ikmali yaptık. Oldukça lüks olan duşlarında bütün ekip yorgunluğunu attı. 7 Şubat 05 VI. Gün – Yeşilova Körfezi ve SerçeGeri dönüş başladı. Yüksel 33’ün gün kaptanlığını Emre menekşe yaptı. Orhaniye’den çıktıktan sonra ilk hedef Söğüt’tü. Burada öğlen yemeği yenilecek, yapılabilirse Söğüt’te yaşayan arkadaşlar ziyeret edilecekti. Rüzgarın yönü ve şiddeti balon basmaya çok elverişli olduğu için önce Yüksel 33, daha sonra da Melisa balon bastı. Ancak Melisa’da balon ters basıldığı için iki tekne arasındaki fark oldukça açıldı. Rüzgar sertleştikten sonra balon indirildi. Daha sonra rüzgar düştükçe birkaç kez daha balonun çıkarılması düşünüldü ancak rüzgarın şiddeti stabil olmadığı ve sağanakların bizi zor durumda bırakabileceği göz önünde bulundurularak balon basılmadı.Söğüt’te karaya çıkmadık ve görüşmek istediğimiz kişilere de telefonla ulaşamadık. Burada yenilen öğle yemeğinden sonra Serçe’ye doğru yola çıkıldı. Yol boyunca ortalam 22 – 25 knot havada geniş apaz seyri yapıldı. Serçe’ye ulaşabilmek için sancak kontradan iskele kontraya geçmemiz gerekiyordu. Yüksel 33 kavançaya cesaret edemeyerek bu manevrayı tiramola ile yaptı. Fakat Melisa 29 knot havada çok başarılı bir kavançayla manevrasını tamamladı. Serçe de kuzeyli rüzgarlara karşı korunaklı, içinde tek bir lokanta olan ıssız bir koydu. Burada Melisa 3 farklı tonoza bağlanarak koyun kuzeyindeki vadiden gelebilecek rüzgarlara karşı kendini emniyete almaya çalıştı. Yüksel 33 de Melisa’ya bordaladı. Gece sakin geçti, nöbet tutmaya ihtiyaç duyulmadı. 8 Şubat 05VII.Gün –Geri Dönüş 9:15 te Marmaris’e doğru yola çıkılıdı. Yüksel 33ün gün kaptanlığını Neslihan yaptı. Koydan çıkılır çıkılmaz yelkenler basıldı. Orsa – dar apaz seyirde bir süre iki tekne yan yana gitti. Ancak Melisa yavaş yavaş farkı açtı. Hava sertleşmeye başladıktan sonra Melisa üstünlüğünü koruyamadı ve Yüksel 33ün aradaki farkı kapatmasına engel olamadı. Rüzgar altından şarkılar ve sloganlar eşliğinde nihayet geçildi. Bu arada verilen yanlış bir tiramola kararıyla aradaki fark oldukça açıldı. Koyun girişindeki boğazdan geçebilmek için çok mücadele verdik. Ancak Melisa erken pes etti ve boğazı motorla geçti. Marmaris’te bir gece aradan sonra medeniyetle yeniden buluşan ekip duşlara hücüm etti. Refik Hoca akşam yemeğinden hemen sonra İstanbul’a gitmek üzere aramızdan ayrıldı. Ekip de Marmaris’te yapılan ufak bir yürüyüşten sonra teknelerine çekildi. 9 Şubat 05VIII. Gün- Marmaris EğitimlerSabah 8:30da 10 Şubatta başlayacak on – line registration için Özge ve Ozan aramızdan ayrıldı. Alper de bir süre sonra İzmir’e doğru yola çıktı. Ozan saymanlık işini Coşku’ya devretti ve eksilen ekibi dengelemek için Coşku Yüksel 33’e geçti. Tekneleri temizlemek, denizden adam kurtarma ve demir atma antremanları yapmak için Netsel marinadan çıktık. Koy içinde bir sahilde tüm ekip teker teker demir atma çalışması yaptı. Denizden adam kurtarma antremanı da bir kaç başarısız denemeden sonra yapıldı. Sintineyi boşaltmak için koyun dışına doğru yola çıkıldı. Bu işlemeler bittikten sonra iki tekne yarış yapmaya karar verdi. Sonuna kadar başa baş geçen yarışı Melisa önde bitirdi. Netsel Marinaaya dönüşte bir yarış daha yapıldı. Yalancı Boğaz’ın açığında rüzgarsız kalan Melisa Yüksel 33ün galibiyetini kabul ederek yarışı sonlandırdı. Mazot alınarak Netsel Marina’ya girildi.Netsel Marina’da başlayan iç temizlik Yüksel Yatçılık’tan gelen görevlilerin “biz bir daha temizleyeceğiz, çok ince temizlik yapmanıza gerek yok” demesiyle son buldu. Teknede kalan tüm yiyecek dişarı çıkarıldı ve pontonda biskui, şokella, çorba, şarap,... vs’den oluşan açık büfe bir akşam çayı verildi. Yol için yanımıza aldıklarımız dışında paketi açılmamış her şey tekrar teknelere konuldu. Berivan ve Can Çavlı Bodrum’a, Emre Erdem ve Coşku da Eskişehir’e doğru yola çıktı. İstanbul’a dönecek 6 kişi (Neslihan, Levent, Barış, Zeynep, Sinan, Emre Menekşe) 21e kadar Marmaris’te vakit geçirdi. dönüş yolculuğu gidişten de sakin, 10 şubat Perşembe sabahı saat 9da Harem’de son buldu. Gezinin Unutulmaz Sözleri-otobus“Başka vinç kolu var mıydı teknede?”“Hocam sabah don olmasın diye güverteyi süpürüyorum.”“Wind is coming down!” “Hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.”“Her ‘pıt’ 20 dolar.”“Valla bundan sonra saymana hiç stres yok! Ben sayarım öderim.”“Pudingi sıcak yemek isteyen var mı?”“Teknede piyaz yemek, apparent wind hızını artırıyor.”“Şööyle öğüre öğüre kusmak istiyorum.”“Ulan daha boyayı tamamlamadık, cilaya neden başlıyoruz?”“Kollar böyle durunca, koltuk altlarını serinletiyorum.”“Ben horlamam ki!”“Bu direğin içinde motor mu var?”“Bak şimdi, bu dolu fırtınanın tam merkezinde, 10 dakika sonra fırtına dinecek!”“Bu kıymayı ne yapalım?”“Kürek nasıl çekiliyor ki?”“Olm boşlama şu cenovayı!”“Oh bee, bugün de bitti.”“Şimdi Uçak diyince ne geliyor aklınıza?”“Bak şimdi bir otomobil var. Hani uçuyor...”“Ne demek Marinaya servis yok, ben bu bavulu elimde mi tasiycam simdi!! Hayatimda tasimamisim…”“Sinan sen bu t-shirtle Bozburunda iyi kiz tavlarsin!”“V12 cok iyi makina, iyi ceker!”“Rudolf Diesel V25 yapmis!”(Firtinada) “Bu ne ki, eger hava patlarsa, tekneleri burda tutamayiz!”“Ozaaan koş, kamaramızı dekore edicez!”“Evet deniz kabardi, biseyler olucak. Ben yatıyorum.”“Sinan, benim de psikolojimi bozdun!”“Şarabı hakedicek hic bisey yapmadin!““Biz seyir esnasinda yemek yiyemiyoruz, hersey artti”“Insan gibi yedik, insan gibi yelken yaptık!”“Simdi Yuksel Yatciligin surprizi, Dufour 50 ile beles tramola antremanı!““Biz bi Bavaria’lara bakalim…”“Otogar’da Fedai Abi’ye gidin, biz yelkenciyiz diyin…”“Ana yelkeni boşkoy!”“Mr.Spinnaker sıkıldı asagida!”1."Karnım ac degil, enerji olsun diye yiyiyorum."agrili insaat iscisi:"La burda bi Zozan varmıs, kimdir O ?"aynı adam : buranın lodosu fenadır tekneleri iyi baglayin...bu koyda dus yapabilir miyiz acaba?(gece02:30-lodos fırtınası guverte nobeti) 5.teoriyi bırak ulan aksam kıymayi yiyecek miyiz onu soyle..."Fedai abi, aksam orda mısın tekneden iner inmez yanina geliyorum" "Lan Mamati helal olsun, senin kebap 1,5 oldu!""Niye kimse cevap vermiyo, hepiniz mi paketsiniz?! Kargo gemisi mi lan bu, atarim hepinizi denize!!!""hep yıkama - yaglama, motor hic calismiyo mu?"“ -600 mil var gozukuyo? – koordinat olarak Ingiltere’yi mi girdin?!!” “Usturmacalar adiymis, kendiliginden patladi diyelim.“ “Usturmaca yuzume patladi.““Teknede dus almak icin, Hamidiye zirhlisi gibi manevra yapmak gerekiyor!““Kemal Ağa harika bir adam, hem filosof hem zampara”“Yarin Tornado da olsa, Twister da olsa, yelken basalim!”“Oha supurgeyle kakic da dusmus!”“Sıcak şarabı kaynatma, alkolu ucar!““Nasıl olur ya, bizim GPS mi bozuk!““Ben gordum, siz ekipmanlari cok zorluyorsunuz!““ Mamati gelirken karbon direk de getir!““Hocam sabah 5.30’dan beri kazıyorum!““Bi ara bizim teknedeki tencereleri de bi dolastirsana…““-Ya simdi butun bunlarda hedef ne, sen onu soyle? –hedef kaliteli yasam hocam!“Neslihan Gerek
Kış Gezisi 2005
Tekne gruplari:1) Refik Erzan (kaptan), Barış Aydınsoy, Alper Okay, Zeynep Adali, Emre Erdem, Berivan Sengül, Coşku Çobanoglu 2) Levent Baş (Kaptan), Neslihan Gerek, Emre Menekşe, Özge Karakoca, Ozan Yusuf Kaya, Sinan Koçak, Can Çavlı1 – 2 Subat I. Gün-Marmaris Yoğun talep nedeniyle bir kısmını ikiye böldüğümüz kış gezisinin 12 kişilik ilk grubu, son dakikada verilen 3 fireyle 9 kişi olarak saat 21de Harem’deki Metro Yazıhanesinin önünden yola koyuldu. Saat 11de Marmaris otagarına varsak da, alışveriş yapıp teknelere yerleşmemiz ve yola çıkmamız 16’yı buldu. Levent Baş’ın kaptanlığındaki Yüksel 33 ekibi (Neslihan Gerek, Ozan Y. Kaya, Özge Karakoca, Sinan Koçak) ve Refik Erzan’ın kaptanlığındaki Melisa ekibi (Barış Aydınsoy, Zeynep Adalı, Alper Okay) lodos fırtınasının gözüne doğru yola koyuldu. Fırtna beklentisi, düşük hava (en fazla 8 knot) ve saatin oldukça geç olması nedeniyle yelkenleri hiç açmadan çiftlik koyuna doğru motorla yol aldik ve hava karardıktan sonra bu koyun güneyine bağlandık. Buradaki hala inşaatı süren ve büyük bir kısmının tahtaları henüz yerleştirilmemiş olan iskeleye Yüksel 33 bordaladı, Melisa da ona bordaladı. Baştan ve kıçtan koltuk alınarak doğu – batı doğrultusundan gelecek rüzgarlara karşı önlem alındı. 2 saatlik vardiyalarla nöbet tutulmasına karar verildi. Gece boyunca yön değiştiren rüzgar nedeniyle iskeleye dayanan tekneyi rahatlatmak için teknenin başından kuzey doğu yönünde bir koltuk daha alınması düşünüldü fakat gece tahtasız iskele üzerinde yürümenin tehlikesi göz önüne alınarak bu fikirden vaz geçildi. Sabah 4 – 6 nöbeti sakin bir havayla başladı fakat aniden şiddetlenen rüzgar beraberinde dolu getirdi. Kısa süren doludan sonra rüzgarın siddeti azalsa da tamamen durulmadı. Bir süre sonra yeniden şiddetlendi ve bu sefer fındık büyüklüğünde yağan dolu yaklaşık 10 dakika sürdü. Tekneni üstü 10 cm buz oldu.
3 Subat 05II. Gün-Çiftlik KoyuHava Durumu: Yagis bugün aksama kadar etkili, gece yarisindan sonra etkisini kaybediyor. Daha sonra 5i aksamina kadar Hisarönü Körfezinde yagis yok, ama körfez tam yagis sinirinda. Simi ve Datça’da yagis var, bu yagistan Hisarönü Körfezi de etkilenebilir. Rüzgarlar: öglene kadar güneybati, 5 – 6 kuvvetinde, ögleden sonra batiya dönüyor. Rodos kanalinda (gidecegimiz yön) 6 – 7 kuvvetinde, gece yarisindan sonra etkisini kaybediyor, 3 – 4 kuvvetinde. Rodos kanalinda beklenen sert hava nedeniyle Çiftlik Koyu’nda bir gece daha geçirme karari aldik. Bir önceki geceyi ayakta geçirerek yorulan ekip bu firsati dinlenerek degerlendirdi. Telefonlar, notebooklar, kameralar sarj edildi. Deniz suyu çok sicakti, Baris ve Zeynep denize girdiler.Ögleden sonra koyun agzindan 20 – 30 knot saganaklarla sert hava geldi. Netsel Marinaya geri dönüp dönmememiz gerektigi konusu tartisildi fakat böyle bir havada koydan çikmanin olanaksiz olduguna karar verildi. Saat 15:30 da hava oldukça sakinledi, yine de geç oldugu için Çiftlik’te kalma kararina sadik kalindi.Aksam yemegi ortak hazirlandi ve Melisa’da yenildi. Yemekten sonra Ozan zaten dibi delik olan ve firtinada patlayan usturmaçalarla agir hasar alan gezi bütçemizi denklestirebilmek için kamarasina çekildi. Iskelenin çok kötü olmasi, iç tekneyi gereksiz yere iskeleye fazla yaklastirmamiz ve bazi halatlari fazla germemiz nedeniyle bir kaç ip koptu ve 3 usturmaça patladi. Yemekten sonra 8 kisi tabu oynadik. Baris – Levent – Özge ve Zeynep’ten kurulu ilk ekip baslarda arayi oldukça açti. Fakat daha sonra Sinan ve Alper’in müthis çikislari ile diger ekip farki kapatti. Sonuçta Levent’in ekibi 2 sayi farkla oyunu önde bitirdi.Gece Firtna beklentisi olmadigi için nöbet tutmama karari alindi. 4 Şubat 05 III.Gün-Çiftlik’ten BozukKale’yeSabah 9’da kahvaltıdan hemen sonra Çiftlik’ten ayrılarak Bozukale’ye doğru yola çıktık. Yüksel 33 teknesinin gün kaptanlığını Özge yaptı. Koydan çıktıktan sonra anayelkenler basıldı fakat rüzgar çok azdı ve devamlı yön değiştiriyordu. Bu nedenle daha iyi bir havayla karşılaşana kadar motor + anayelken devam etmeye karar verildi. 1 saat içinde rüzgar şiddetini arttırdı. Bozukale’ye kadar orsadan pupaya değişen seyirlerde yelken yaptık. Deniz dalgalıydı ve rüzgar stabil olmadığı için yorucu bir seyirdi. 15.30da Bozukale’ye geldik. Burası güney – güneybatı yönünde girişi olan kuzeyli rüzgarlara karşı korunaklı bir koy. Karadan ulaşımı zor olduğu için kıyıda bir kaç lokanta ve iç kesimlerinde keçilerin geceleri ağıllardan başka birşey yok. Telefonlar çekmediği için ailelere ulaşmak da sorun oldu. Restoranların ömümdeki tonozlara bağlanarak botlarla kıyıya çıkarak karada ufak bir gezi yaptık.daha sonra da ateş yakarak mangal yaptık. Çoban Ali restoranın kışın bekçiliğini yapan Mustafa amca bize her konuda çok yardımcı oldu. Ateş yaktı, sandalye getirdi, mutfağını ve odasını bize açtı. Hava karardıktan sonra manzara mükemmeldi. Günlerdir kapalı olan gökyüzünde tek bir bulut bile yoktu ve bütün yıldızlar pırıl pırıldı. Ateş canlandırıldı. Mustafa amca klarnetiyle Klasik Türk Müziğinden oyun havalarına kadar her türlü müzikle akşamımıza renk kattı. 5 Şubat 05IV. Gün – Bozukkale - BozburunHava Durumu: rüzgar kuzey – kuzeybatıdan 11 – 15 knots, stabil. Dalga kıyılarda az, açıklara gidildikçe artıyor.Bozukale’den Bozburun’a doğru 10’da yola çıkıldı. Yüksel 33’ün gün kaptanlığını Ozan yaptı. Deniz ve rüzgart yelken yapmaya oldukça elverişliydi.Yüksel 33’te navigasyonla ilgili bir iletişimsizlik yüzünden rotadan saparak açığa düştük. Arayı kapatmaya çalışırken yanlış yerde tiramola kararı ve iki başarısız tiramolayla iyice geriye düştük. Saat 14:30 da Bozburun’a vardık. Buradan bize katılacak arkadaşları beklerken (Emre Menekşe, Berivan, Emre Erdem, Can Çavlı, Coşku) tekneleri (ve kendimizi) temizledik, erzak eksiklerini belirledik. Elektrik bağlantısı sayesinde teknemizi ısıttık, günlerdir yağmur altında kurumak bilmeyen eşyalarımız kuruttuk, su ikmali yaptık. Bu arada Refik Hoca’ya İstanbul’dan ‘minik yelkencinin’ kız olacağı haberi geldi. Akşam yemeğini yediğimiz Kandil Restoranda kadehler minik yelkenci Zeynep için kaldırıldı.6 Şubat 05V. Gün – Hisarönü KörfeziSabah 9:30 da Bozburun’dan ayrılarak Selimiye’ye doğru yola çıktık. Yüksel 33 teknesinin gün kaptanlığını Sinan yaptı. Planımız öğlen Selimiye’de olmak, burada birşeyler yiyp, gecelemek için Orhaniye’deki Martı Marinaya doğru yola çıkmaktı.Yüksel 33’te vinç kolunun birinin suya düştü, diğeri de trimalodan sonra genoayı almaya çalışırken kırıldı. Bu yüzden bu tekne orsa kolunun kalan kısmını motorla geçmeye karar verdi. Selimiye ve Orhaniye koylarının bulunduğu körfeze girince rüzgarı apazdan almaya başladık ve motoru durdurup yelken yapmaya karar verdik. Diğer tekneye direk Orhaniye’ye gitme önerisinde bulunduk fakat kabul edilmedi. Ancak navigasyonda yapılan bir hata nedeniyle Melisa rotasını Orhaniye’ye çevirdi ve Selimiye’nin yanından geçip gitti. Biz de onları takip ederek Martı marinaya vardık. Burada gelirken kakıç ve fırçayı da düşürdüğümüzü fark ettik. Deniz dalgalıydı ve vinç kolu olmadan yaptığımız bu seyir oldukça yorucuydu. Martı marinada tekneleri ısıttık, yıkadık su ikmali yaptık. Oldukça lüks olan duşlarında bütün ekip yorgunluğunu attı. 7 Şubat 05 VI. Gün – Yeşilova Körfezi ve SerçeGeri dönüş başladı. Yüksel 33’ün gün kaptanlığını Emre menekşe yaptı. Orhaniye’den çıktıktan sonra ilk hedef Söğüt’tü. Burada öğlen yemeği yenilecek, yapılabilirse Söğüt’te yaşayan arkadaşlar ziyeret edilecekti. Rüzgarın yönü ve şiddeti balon basmaya çok elverişli olduğu için önce Yüksel 33, daha sonra da Melisa balon bastı. Ancak Melisa’da balon ters basıldığı için iki tekne arasındaki fark oldukça açıldı. Rüzgar sertleştikten sonra balon indirildi. Daha sonra rüzgar düştükçe birkaç kez daha balonun çıkarılması düşünüldü ancak rüzgarın şiddeti stabil olmadığı ve sağanakların bizi zor durumda bırakabileceği göz önünde bulundurularak balon basılmadı.Söğüt’te karaya çıkmadık ve görüşmek istediğimiz kişilere de telefonla ulaşamadık. Burada yenilen öğle yemeğinden sonra Serçe’ye doğru yola çıkıldı. Yol boyunca ortalam 22 – 25 knot havada geniş apaz seyri yapıldı. Serçe’ye ulaşabilmek için sancak kontradan iskele kontraya geçmemiz gerekiyordu. Yüksel 33 kavançaya cesaret edemeyerek bu manevrayı tiramola ile yaptı. Fakat Melisa 29 knot havada çok başarılı bir kavançayla manevrasını tamamladı. Serçe de kuzeyli rüzgarlara karşı korunaklı, içinde tek bir lokanta olan ıssız bir koydu. Burada Melisa 3 farklı tonoza bağlanarak koyun kuzeyindeki vadiden gelebilecek rüzgarlara karşı kendini emniyete almaya çalıştı. Yüksel 33 de Melisa’ya bordaladı. Gece sakin geçti, nöbet tutmaya ihtiyaç duyulmadı. 8 Şubat 05VII.Gün –Geri Dönüş 9:15 te Marmaris’e doğru yola çıkılıdı. Yüksel 33ün gün kaptanlığını Neslihan yaptı. Koydan çıkılır çıkılmaz yelkenler basıldı. Orsa – dar apaz seyirde bir süre iki tekne yan yana gitti. Ancak Melisa yavaş yavaş farkı açtı. Hava sertleşmeye başladıktan sonra Melisa üstünlüğünü koruyamadı ve Yüksel 33ün aradaki farkı kapatmasına engel olamadı. Rüzgar altından şarkılar ve sloganlar eşliğinde nihayet geçildi. Bu arada verilen yanlış bir tiramola kararıyla aradaki fark oldukça açıldı. Koyun girişindeki boğazdan geçebilmek için çok mücadele verdik. Ancak Melisa erken pes etti ve boğazı motorla geçti. Marmaris’te bir gece aradan sonra medeniyetle yeniden buluşan ekip duşlara hücüm etti. Refik Hoca akşam yemeğinden hemen sonra İstanbul’a gitmek üzere aramızdan ayrıldı. Ekip de Marmaris’te yapılan ufak bir yürüyüşten sonra teknelerine çekildi. 9 Şubat 05VIII. Gün- Marmaris EğitimlerSabah 8:30da 10 Şubatta başlayacak on – line registration için Özge ve Ozan aramızdan ayrıldı. Alper de bir süre sonra İzmir’e doğru yola çıktı. Ozan saymanlık işini Coşku’ya devretti ve eksilen ekibi dengelemek için Coşku Yüksel 33’e geçti. Tekneleri temizlemek, denizden adam kurtarma ve demir atma antremanları yapmak için Netsel marinadan çıktık. Koy içinde bir sahilde tüm ekip teker teker demir atma çalışması yaptı. Denizden adam kurtarma antremanı da bir kaç başarısız denemeden sonra yapıldı. Sintineyi boşaltmak için koyun dışına doğru yola çıkıldı. Bu işlemeler bittikten sonra iki tekne yarış yapmaya karar verdi. Sonuna kadar başa baş geçen yarışı Melisa önde bitirdi. Netsel Marinaaya dönüşte bir yarış daha yapıldı. Yalancı Boğaz’ın açığında rüzgarsız kalan Melisa Yüksel 33ün galibiyetini kabul ederek yarışı sonlandırdı. Mazot alınarak Netsel Marina’ya girildi.Netsel Marina’da başlayan iç temizlik Yüksel Yatçılık’tan gelen görevlilerin “biz bir daha temizleyeceğiz, çok ince temizlik yapmanıza gerek yok” demesiyle son buldu. Teknede kalan tüm yiyecek dişarı çıkarıldı ve pontonda biskui, şokella, çorba, şarap,... vs’den oluşan açık büfe bir akşam çayı verildi. Yol için yanımıza aldıklarımız dışında paketi açılmamış her şey tekrar teknelere konuldu. Berivan ve Can Çavlı Bodrum’a, Emre Erdem ve Coşku da Eskişehir’e doğru yola çıktı. İstanbul’a dönecek 6 kişi (Neslihan, Levent, Barış, Zeynep, Sinan, Emre Menekşe) 21e kadar Marmaris’te vakit geçirdi. dönüş yolculuğu gidişten de sakin, 10 şubat Perşembe sabahı saat 9da Harem’de son buldu. Gezinin Unutulmaz Sözleri-otobus“Başka vinç kolu var mıydı teknede?”“Hocam sabah don olmasın diye güverteyi süpürüyorum.”“Wind is coming down!” “Hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.”“Her ‘pıt’ 20 dolar.”“Valla bundan sonra saymana hiç stres yok! Ben sayarım öderim.”“Pudingi sıcak yemek isteyen var mı?”“Teknede piyaz yemek, apparent wind hızını artırıyor.”“Şööyle öğüre öğüre kusmak istiyorum.”“Ulan daha boyayı tamamlamadık, cilaya neden başlıyoruz?”“Kollar böyle durunca, koltuk altlarını serinletiyorum.”“Ben horlamam ki!”“Bu direğin içinde motor mu var?”“Bak şimdi, bu dolu fırtınanın tam merkezinde, 10 dakika sonra fırtına dinecek!”“Bu kıymayı ne yapalım?”“Kürek nasıl çekiliyor ki?”“Olm boşlama şu cenovayı!”“Oh bee, bugün de bitti.”“Şimdi Uçak diyince ne geliyor aklınıza?”“Bak şimdi bir otomobil var. Hani uçuyor...”“Ne demek Marinaya servis yok, ben bu bavulu elimde mi tasiycam simdi!! Hayatimda tasimamisim…”“Sinan sen bu t-shirtle Bozburunda iyi kiz tavlarsin!”“V12 cok iyi makina, iyi ceker!”“Rudolf Diesel V25 yapmis!”(Firtinada) “Bu ne ki, eger hava patlarsa, tekneleri burda tutamayiz!”“Ozaaan koş, kamaramızı dekore edicez!”“Evet deniz kabardi, biseyler olucak. Ben yatıyorum.”“Sinan, benim de psikolojimi bozdun!”“Şarabı hakedicek hic bisey yapmadin!““Biz seyir esnasinda yemek yiyemiyoruz, hersey artti”“Insan gibi yedik, insan gibi yelken yaptık!”“Simdi Yuksel Yatciligin surprizi, Dufour 50 ile beles tramola antremanı!““Biz bi Bavaria’lara bakalim…”“Otogar’da Fedai Abi’ye gidin, biz yelkenciyiz diyin…”“Ana yelkeni boşkoy!”“Mr.Spinnaker sıkıldı asagida!”1."Karnım ac degil, enerji olsun diye yiyiyorum."agrili insaat iscisi:"La burda bi Zozan varmıs, kimdir O ?"aynı adam : buranın lodosu fenadır tekneleri iyi baglayin...bu koyda dus yapabilir miyiz acaba?(gece02:30-lodos fırtınası guverte nobeti) 5.teoriyi bırak ulan aksam kıymayi yiyecek miyiz onu soyle..."Fedai abi, aksam orda mısın tekneden iner inmez yanina geliyorum" "Lan Mamati helal olsun, senin kebap 1,5 oldu!""Niye kimse cevap vermiyo, hepiniz mi paketsiniz?! Kargo gemisi mi lan bu, atarim hepinizi denize!!!""hep yıkama - yaglama, motor hic calismiyo mu?"“ -600 mil var gozukuyo? – koordinat olarak Ingiltere’yi mi girdin?!!” “Usturmacalar adiymis, kendiliginden patladi diyelim.“ “Usturmaca yuzume patladi.““Teknede dus almak icin, Hamidiye zirhlisi gibi manevra yapmak gerekiyor!““Kemal Ağa harika bir adam, hem filosof hem zampara”“Yarin Tornado da olsa, Twister da olsa, yelken basalim!”“Oha supurgeyle kakic da dusmus!”“Sıcak şarabı kaynatma, alkolu ucar!““Nasıl olur ya, bizim GPS mi bozuk!““Ben gordum, siz ekipmanlari cok zorluyorsunuz!““ Mamati gelirken karbon direk de getir!““Hocam sabah 5.30’dan beri kazıyorum!““Bi ara bizim teknedeki tencereleri de bi dolastirsana…““-Ya simdi butun bunlarda hedef ne, sen onu soyle? –hedef kaliteli yasam hocam!“Neslihan Gerek
May 25, 2004
Bahar Gezisi 2004
Spring Break Gezisi 2004Tekne gruplari:1) Cem Egrikavuk (Kaptan)- Hande Dede- Alper Okay- Ozan Yusuf Kaya- Sercan Ozcan- Serkan Bagce- Birkan Aydin2) Levent Bas (Kaptan)- Mine Memesa- Said Sahin- Bugra Sonmez- Orcun Gokalp- Berivan Sengul- Baris Aydinsoy3) Refik Erzan (Kaptan)- Kutay Sucullu- Asim Samli- Emre Menekse- Neslihan Gerek- Seden Karakurt4) Emre Nasir (Kaptan)- Onur Ermer- Can Ozcelik- Fuat Gorgulu- Sinan Kocak- Tunc Oztunc22/23.04.2004I. Gün-Marmaris Cem Kaptan'ın "olum siz denizci adamlarsınız ne işiniz var köprü trafiğinde, Beşiktaş'a kadar geliyorsunuz atlayın vapura gecin Kadıkoy'e " sözü üzerine kimse Esenler'e gitmeye cesaret edememişti. Hepberaber 18:50-19:00 arası Harem'de Kamil Koç Yazıhanesi'nin önünde buluştuk. 24 kişi uzun ve rahatsız bir yolculugun sonunda nihayet Marmaris Netsel Marina'ya vardık. Yolculuk zor olmasına zordu ama 14 kişilik alışveriş ekibi için bu başlarına geleceklerin yanında hicbirseydi. 11 tane tepeleme dolu alışveriş arabasını kasadan geçirmek bile 1 saate yakın surdu. Kiralanan kamyonetin arkasında( alışveriş ekibinin kendisiyle beraber gelen) erzağı yerlestirirken de tayfanın bir kısmı telef oldu. Nihayet 13:30 'da seyir başladı. Orhan,Levent, Refik ve Cem Kaptanların tekneleri Ekincik Koyu 'na doğru yola çıktı. Kızılburun'a kadar apaz, Kızılburun'dan Ekincik Koyu'na kadar pupa setirleri yapıldı. Ancak ruzgarın zaman zaman oldukca azalması nedeniyle motor da çalıştırıldı. Akşam 18:10 sularında seyir Refik Hoca'nın duygu dolu konuşmasının ardından gözyaşlarıyla ( tabi ki mutluluktan) sona erdi. O saatten itibaren başlayan alkol tüketimi alışveriş ekibinin içeçek alt grubunun neredeyse 2,5 saatte toparladığı uçsuz bucaksız stoğun büyük kısmını eritti. Geceyi geçirmek için Ekincik Koyu'nda demir atıldı. 24/04/2004II. Gün-Ekincik KoyuEkincik Koyu'nda geç söken şafakla beraber 8-8:30 bütün tekneler kalktı. İlk iş olarak bazılarımız kürek çekip yüzmeye giderken bazılarımız da ördeklerin "decomposerlığı" eşliginde bulaşık yıkadı. Derken kahvaltı yapıldı, tekneler temizlendi. Ardından 10:00'da seyir başladı.Rüzgarın yetersizliği sebebiyle motor basıldı. Kaş mı yoksa Fethiye - Göcek mi rota olsun derken kaptanlar kararı Gemiler Adası'nda kıldı. Saat 12' ye gelirken herkes kendine BUZ gibi sularda buldu. Titreme dolu bir yarım saatin ardindan yelkenler açıldı. Geniş apaz seyriyle Gemiler Adası'na yol alındı. 16'da tekrar motor basıldı. 17'de Gemiler Adası'na demir atıldı. 2. teknenin ( kendini 2. tekne sanan birden fazla tekne oldugu da belirtilmeli!! ) demiri biraz fazla atilinca - bütün demir suya atıldı, vinç kolu kırıldı - Cem Kaptan olaya mudahale etti ve Sait'e "kontrolsüz güç güç değildir"in öğretilmesiyle tekneler karaya bağlandı. 4 teknenin katılımıyla kürek yarışı yapıldı. Can DNS olurken Levent'le Esen'in başabaş götürdüğü yarışı Esen kazandı. Kürekte kaybedince Can'ı suya atmaya çalışan Levent bir kez daha hüsrana uğradı. Bu koyda da çok durulmadı. Gece fazla rüzgarlı olur fırtına çıkabilir diye - Refik Hoca'nın deneyimlerine istinaden - buradan da demir alıp biraz ileriki koyda demir attık. 20:30'da herkes yemeğini bitirdi ve Orhan Kaptan'ın teknesinde toplantı yapılıp rota yeniden düzenlendi. 25/04/2004 III.Gün-Gemiler AdasiGemiler Ada'sı 8:00'da rotamızı Kelebekler Vadisi'ne çevirip yola çıktık. Vadi 'nin Koyu'nda rüzgar olduğunu görünce tavşan startla yarışa başladık ancak Orhan Kaptan'ın cenovasını toplayıp motor basarak yarışı terketmesiyle diğer tekneler de finish hattına kadar gitmekten vazgeçti. Yoğun telsiz trafiğinin sonunda Göcek'e gidip orada yarışlar yapılmasına karar verildi. Yolda Cem Kaptan Kelebekler Vadisi'ni görmeden şurdan şurata gitmem diyerek geri döndü. Göcek'e varana kadar diğer teknelere yetişse de Rüzgarlı havada motor basarak yelken sevdalısı gençleri hayal kırıklığına uğrattı. Refik Hoca'nın teknesi Esen'i Göcek'e bırakabilmek için diger teknelerden ayrıldı, kalan ,üç tekne Domuz Adası'yla Sarsala Koyu arasında keyifli yarışlar yaptı. Akşam 18:00 'de tekneleri Göcek'in belediye limanına bağladık, boşalan su depolarını doldurduktan sonra duş alan ve geniş tuvaletlerde rahatlayan tayfa çocuklar gibi şendi. O akşam Barış Aydınsoy da Levent'in ekibine katıldı. Yemek ve bulaşıktan da karada balık yiyerek kurtulduk. Müthiş bir okey partisinden sonra herkes teknesine çekildi. 26/04/2004IV. Gün - GöcekSabah 07:50'de Göcek'ten ayrıldık. Orhan Kaptan da sabah 7:30'da hava alanına yol aldı. Kahvaltı için Yassıca Adaları'nın kuzeybatı ucunda demirledik. (36o 42' 500 N, 28o 55' 900 E ) Burada yaklaşık olarak bir yarış rotası belirlendi ancak rüzgar çıkmdığı için 13:45'te motorla Aşılık Koyu'na dogru yola çıktık. Saat 15-16.30 arası Domuz Adası Sarsala koyu arasında yarış yapıldı. Belirlenen finish hattını 2. tekne 1., 4. tekne de 2. olarak geçti. Tekne 1 ve 3 DNF oldular. Havanın kalması sonucu "güvenli" bir koya girip yarış değerlendirmesi yapılmasına karar verildi ve Küçük Sarsala Koyu'na tekneleri bağladık. Refik Hoca'nın telsizi bozulunca Sarsala'ya giderek telsizi değiştirdi. Yemeklerin ardından bazıları poker oynadı, bazıları Barış'ın getirdiği SAT görüntülerini izledi. Saat 22:00 gibi Berivan kendini denizde buldu. Daha çıkıp kurulanmadan Onur da iskeleden havuza atlarken bileğini incitti (sanıyorduk ama geziden sonra aldığımız haber göre bileği kırıkmış).27/04/2004 V. Gün - Küçük Sarsala (Fırtına)Sabah şiddetli bir rüzgarla uyandık. Bütün tekneler iskeleye yaklaşmış, iskelenin ayaklarına sürtünüyordu. Tonozları gerip bağlanabilecekler iki tonoz bağlayarak teknelerin bu rüzgarda iskelenin üzerine çıkmasını engellemeye çalıştık. Koyun içinde rüzgarın gücü 20 - 25 knot'a kadar çıkınca oradan ayrılmaya karar verdik. Tekne 2 ve 4 ayrıldı fakat 1. teknenin motor kolunda arıza çıkınca tekne 1 ve 3 tamirciyi beklemeye başladı. Bu arada 2 ve 4 36o 40' 540 N 28o 53' 950 E civarında yarış yaptı. Sert rüzgar ve sağanak yüzünden tekne 2 bir ara broş yedi. Bu arada tenenin içi de savaş alanına döndü. Saat 11:00 de yarış bitti. Bu iki tekne saat 11:15'te Tersane Adası'nın batı kıyılarında bir koya yanaştı.Saat 11:45'te Küçük Sarsala'da hava patladı. Zaman zaman 40 - 45 knot'a çıkan rüzgar 1. teknenin floğunun sarımını bozdu ve dengesinin iyice bozulup iskeleye dayanmasına neden oldu. Hava biraz sakinleyince flok yeniden sarıldı. 13:30'da motoru tamir etmek için gelen görevlilerinin hemen ardından hava yeniden patladı ve flok yeniden çıktı. Flok anayelken ve balon mandarlarıyla tekrar sarıldı. Motor tamir edildi ve 15:00 'da küçük Sarsala'dan hareket edildi. Tersane Adası'nda diğer teknelerin yanina demir atıldı. Burada da hava akşam kötü olunca saat 22:00'dan ertesi sabah 07:00'a kadar ikişer kişi birer saatlik nöbetler tuttu. 28/04/2004 VI. Gün - Tersane Adası (Hillside)Rüzgarın bizden yana olduğu çok güzel bir gündü. Hillside'a gidilecek olması ekibin neşesini daha da bir arttırmıştı. Önce tavşan start, üçgen rota yarış yapıldı. Şamandıranın 0.2 mil mi yoksa 0.1 mil yarıçapından mı geçileceği tam olarak anlaşılamadığı için galip belirlenemedi. Yarış sonunda rota Hillside'a çevrildi. Yolda tekneler yıkandı, saçlar jölelendi. Artık herkes Hillside'a girmeye hazırdı. Orada bir kısm tayfa gezerken (!) bir kaç kişi (tayfanın %30'u) de Hillside'a gidişin asıl amacı olan katamaran yaptı. Akşam yemeği vakti gelince oradan ayrıldık. Yelken basıp Göcek'e hareket ettik. Göcek'te yine hepberaber balık yedik 29/04/2004 VII.Gün -Göcek Bugün Göcek Limanı'nda uyandık. Teknelerde biten malzemeler alındı. Sonra her tekneden 2 şer kişi bir balka tekneye gitti ve saat 12:00 da liman terkedildi. 36o 42'N-36o 37' N ile 28o 57'-29o 0' E arasında üçgen ve sosis rotalarda bir yarış yapıldı. Levent -Refik H.-Cem- Emre. Buradan da dar boğaza ayrı bir yarış daha yapıldı. Levent'in takdigiyle tekneleri son anda 3ten 1 veya 2 ye yükseldi. Refik Hoca'nın teknesi sonuncu oldu.... Darboğaz'daki rüzgarlardan sertliği ve sık yön değştirmesi yüzünden motor basıldı. Geçince, bazı tekneler yeniden yelken actı ve Kapı Creek'te demir atıldı. Serkan'ın doğumgünü Kemalpaşa tatlısıyla kutlanırken Refik Hoca'nın isteği üzerine Said de ateş yaktı. Mangalda sucuk yapıldı. Gece bir grubun karşı kıyıya geçip kağıt oynaması ve digerlerinin de teknelerinde müzik eşliğinde uyumasıyla bitti. 30/04/2004 VIII. Gün- Kapı CreekSabah erkenden Kapı Creek'ten çıkıldı. Yelken basıp Kumlubuk'e doğru yola çıktık. Rüzgar oldukça iyiydi ve uzun bir süre apaz seyri yaptık. Vaktin ilerlemesiyle varış noktamıza hava kararmadan varabilmek için motor bastık. 3 saatlik motor yolculuğundan sonra Kumlubuk'e vardık ve tekneleri bağladık. Derken para konusu açıldı ve tekne başına 50 € istendi ama sonunda makul bir fiyata Marmaris manzaralı bu limanda kaldık. Son gecemiz olması nedeniyle bütün yiyecek ve içki stoklarını tüketebilmek için çok çaba sarfettik. Güzel bir akşamın ardından saat ikide tüm tayfa teknelerine döndü. 01/05/2004 IX. Gün -otobusSabah 7'de kalkıp son hazırlıkları yapmaya başladık. Tüm teknelerin yelken açmış bir şekilde denizden çekebilmek için Asım' ı botun içinde denizin ortasında bıraktık. Fotoğrafları çektikten sonra Marmaris'e doğru yola çıktık. Yolda tekne temizlikleri yapıldı. Mazot alıp tekneleri saat 11'de marinaya teslim ettik. Birlikte öğle yemeği yendi Refik Hoca, Seden, Bugra ve Alper ayrıldı ve geri kalanlar da saat 6:00 daki otobüsü beklemeye başladı. Otobüse binildi, herkes çok yorgun olduğundan uyumaya başladı. Yalova-Topçular arası arabalı vapurda hava almak için inen sayman ( Ozan) vapurda uyuyakalınca otobüsü kaçırdı ve Yalova-Topçular arası 3 seferden sonra nihayet evine ulaşabildi. Sabah 7:00 'de İstanbul'a varıldı. Neslihan Gerek - Berivan Sengul
Subscribe to:
Comments (Atom)